Milli Görüş Davası’nın lideri 54. Hükümetin Başbakanı rahmetli Necmeddin Erbakan hocamızı anlatan ‘Davam’ kitabından o günlerde ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı ve yerli sanayi hamlesine destek verenleri paylaşmak isterim.
İşsizlik en önemli sorunumuzdu.
Ülkemiz insanları başta Almanya olmak üzere köylerini, evlerini bırakıp gurbete gitmek mecburiyetinde idiler.
Gidenleri, anneleri, eşleri ve çocukları gözyaşları ile uğurlarken, yabancı ülkeler ekmek parası için umut olarak gösteriliyordu.
Vatanını seven insanlar sohbetlerinde sürekli; milli sanayinin kurulmasının öneminden bahseder, yolda giden otomobilleri göstererek, “Keşke dış ülkelerden getirilen bu otomobilleri kendi ülkemizde üretip işsiz kalan insanımıza iş imkanı sağlayabilsek” diye konuşurlardı.
Kanaat önderleri, ülkemizin ekonomik olarak batıya bağımlılığının kültürel bağımlılığı da beraberinde getireceği uyarısında bulunur, şuurlu Müslümanların kalkınma için birleşmelerini, güçlerini bir araya getirmelerini tavsiye ederlerdi.
Her türlü engeli aşarak üretime başlayan Gümüş Motoru 1960 yılı başlarında dönemin Başbakanı rahmetli Adnan Menderes ziyarete geldi. Fabrikayı gezerken duyduğu heyecanı hepimiz hissettik. O gün fabrikanın ihtiyacı olan 1 milyon 300 bin dolarlık döviz tahsis işini de hemen çözdü.
Hatta söylediği “Ben bir çiftçiyim. Benzer motorlardan kendim kullandım. Şimdi bu motorların Türkiye de yapılmasının ne kadar büyük bir adım olduğunu çok iyi biliyorum. Ülkemizde bunların yapılabileceğini görmek beni son derece memnun etmiştir” sözleri vatanseverlerin heyecanını yansıtıyordu.
O günlerde vatanını seven insanlar milli motor üretme mücadelesi verirken Amerikan Marshall Fonu’ndan gelen yardım paralarıyla makine, gemi, tayyare, traktör, otobüs, kamyon gibi motorlu vasıtalar ithal edilmesi ilginç bir tezat idi.
Oysa biz bunların tamamını kendimiz üretebilirdik.
Savaştan çıkmış, yerle bir olmuş Almanya çok kısa sürede sanayileşebiliyorsa, bizim milletimiz bunu çok daha kolay başarabilirdi.
Ama bugün olduğu gibi dün de, Türkiye’nin sanayileşmesini gelişmesini istemeyen güçler vardı.
O yıllarda kredileri Odalar Birliği paylaştırıyordu. Bu kredilerin hemen hemen tamamına yakını, İstanbul’daki büyük ithalatçılara veriliyordu. Örneğin 20 milyon dolarlık yatırım kotasının 19 milyon doları ithalatçılara giderken, sadece 1 milyon doları Anadolu’ya kalıyordu.
Anadolu’daki müteşebbisler ciddi döviz sıkıntısı yaşadığı için kalkınma hamlesini gerçekleştiremiyorlardı.
Bugün ekonomik olarak gelinen duruma bakıldığında işsizliğinde, yerli ve milli kalkınma hamlelerinin akamete uğratılmasının da, dış ticaret açığının da, döviz manipülasyonlarının da ithalata dayalı model olduğunu görürüz.
Ülkemiz de hem savunma sanayiinde, hem de teknoloji ve enerji alanlarında bu modelden hızlıca çıkmaya çalışan müteşebbislerimiz var. Artık millet olarak uyanık ve cesaretli olmalıyız.