Göl, AA muhabirine, uykuda nefessiz kalma olarak da bilinen uyku apnesi sendromunun önemli bir hastalık olduğunu vurguladı.
Hastalıkta horlama gibi bazı belirgin şikayetlerin görüldüğünü ifade eden Göl, "Hasta, nefesinin durduğundan, boğulur gibi uyandığından bahsedebilir. Kişi, böyle bir durumu varsa gün içinde televizyon izlerken, koltukta otururken veya yemekten sonra uykusunun gelmesinden şikayetçiyse bize başvurur. Horlama, nefesin durması ve gündüz uyku hali şikayeti, uyku atakları bize kuvvetli bir şekilde bu sendromu düşündürür." diye konuştu.
Göl, genelde nefessiz kalma süresi 10 saniye civarındaysa bu durumu uyku apnesi veya hipopne olarak kabul ettiklerine dikkati çekerek, şu bilgileri paylaştı:
"Uyku apnesini, hastanın uyku sırasında 10 saniyeden fazla nefessiz kalması olarak tanımlayabiliriz. Uyku apnesi, en sık ölüm nedenlerden kardiyovasküler hastalıklar, inme, hipertansiyon, akciğer hipertansiyonu, kalp yetmezliği, kardiyak ritim bozukluklarına yol açabilmektedir. Bu hastalıklar, en sık ölüm nedenlerinin başlarında gelmektedir. Uyku apnesi sendromu orta ve ağır olanlarda risk daha fazla ama tedavi edildiğinde bu hastalıklara yakalanma riskini azaltmış oluyoruz. Hastamız, 10 saniyeden fazla nefessiz kaldığında oksijen değeri düşüyor, buna bağlı olarak beyine giden kan akımı azalabilir, hormonal bozukluk olabilir, damar sertliği olabilir. Bunlar, beyin damar hastalıkları ve kalp hastalıklarının sebeplerinden bazılarıdır."
Ayrıca uyku apnesinin tip 2 diyabet sebebi de olduğundan bahseden Göl, "Ayrıca, nefessiz durduğu dönemde hastanın kalp atışı hızı düşer, uykunun rem döneminde daha sık olabilir. Kardiyak ritim bozuklukları yapabilir. Çok nadiren de olsa bu nedenlerle ani ölümler görülebilir." şeklinde konuştu.
"Teşhis ve tedavide eşlerin rolü daha fazla"
Hastaların genellikle eşlerinin yönlendirmesiyle hastaneye başvurduğunun altını çizen Göl, "Kesin tanı için gece uyku incelemesinin yapılması gerekmektedir. Teşhis ve tedavide eşlerin rolü daha fazla çünkü yanındaki eşi rahatsız olabiliyor. Biz hastamızı tedavi ederek hem kendisini hem yanındaki kişiyi tedavi etmiş ve hayat kalitesini arttırmış oluyoruz. Tabii her horlama da uyku apnesi demek değildir." dedi.
Göl, Kayseri Şehir Hastanesi'ndeki 17 yatak kapasiteli uyku ünitesinde ayda 500 hastanın tanı ve tedavisinin yapıldığını açıkladı.
Hastaların tedavi edilmesi, daha konforlu yaşam sürmesi için hava yolunun açıklığını sağlayan cihaz kullanımını önerdiklerini vurgulayan Göl, "Uyku laboratuvarında bir gün misafir edip uyku apnesi teşhisi koyduğumuz hastayı daha sonra bir gece daha yatırıyoruz. Buradaki amacımız hastaya fayda edebilecek cihazı belirlemek ve bu cihazın basıncını ayarlamak. Cihaz, hastanın rahat uyumasını sağlıyor." ifadelerini kullandı.
"Uykuda çok şiddetli daralma oluyordu"
Uyku apnesi olan Hakan Bezirci de yaklaşık 3 yıl önce hastalık teşhisi konulduğunu, bu sürede cihaz kullanmaya başlayınca rahatladığını belirtti.
Eşinin yönlendirmesiyle hastaneye başvurduğunu anlatan Bezirci, şunları söyledi:
"Uykuda çok şiddetli daralma oluyordu. Çok kötü uyanıyordum. Şiddetli horlamam vardı. Bazen kendi horlamama bile uyanıyordum. Eşim de zaten rahatsız oluyordu. Eşimin en büyük sıkıntısı da gece daralmamdı. O kadar şiddetli oluyordu ki bazen, 'Bu gece kesin bir şey olacak bana' diyordum. Nefes alamıyordum. Daralmamdan eşim çok korktu. Çocuklarım da bazen benim uykudan uyanma şeklime yan odadan uyanıp geldikleri için onlar bile çok korkuyordu. Hastaneye eşimin zorlamasıyla geldim. Yaklaşık 3 yıldır cihaz kullanıyorum. Ben bu cihazı aldıktan sonra rahatladım. Düzenli bir uykuya geçtim. "