Komutan büyük bir sıkıntı içindedir. Kuşattığı kaleyi bir türlü alamaz.
Kale, direndikçe direnir komutan askerlerini bir bir kaybeder. İlk saldırı anında kolayca alacaklarına inanıyor ve askerlerine çok güveniyordu.
Kalenin direnişi sebebiyle askerler manevi olarak yılgınlık gösterirler. Komutan, hüzünlü ve düşünceli bir şekilde savaş meydanından ayrılır. Kafasını toparlamak ve yalnız kalmak ister.
Bir kulübenin önüne gelir. Yorgun düşmüş ve acıkmıştır. Kulübedeki yaşlı kadın komutanı içeriye alır. Komutan yaşlı kadının hazırladığı sofraya hemen oturur.
Komutan, tabak içindeki sütlü çorbayı içmek için kaşıkla alır ağzına koyar. Çorba çok sıcak olduğu için ağzı yanmıştır. Bir çığlık atar.
Yaşlı kadın söylenerek yanına gelir. "-Sen de şu kaleyi kuşatan komutan gibi şaşkınsın"der.
Komutan şaşırır. "-Neden böyle söyledin teyzeciğim"der.
Yaşlı kadın devam eder. "-Duydum ki, şu ilerideki ordu kaleyi alamamış. Ordunun öncelikli olarak kalenin çevresindeki küçük köy ve benzeri yerleri ele geçirip, güç topladıktan sonra kaleye hücum etmesi gerekirdi. Onlar ise kendilerine güvenerek en zor yolu seçip kaleye hücum edip almaya kalktıkları için şaşkın oldular.
Sen de çorbayı tabağın içinden alıp, yavaş yavaş ağzına götürecektin sıcak mı, soğuk mu olduğunu anlayıp içecektin. Şaşkınlığınla ağzını yaktın".
Komutan hatasını anlamıştır. Yaşlı kadından izin alarak ordunu başına gider. Yaşlı kadın komutanın göremediği ayrıntıyı görmüştür. (İrfan HATTATOĞLU)...
Küçük bir ihmal, büyük bir yanlışlığa yol açar. Çünkü bir mıh, bir nal kurtarır. Bir nal, bir at kurtarır. Bir at bir binici kurtarır. (Benjamin Franklin)...
BERRAK YÜREKLER
İnsanlar vardır, derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi. Daldıkça anlarsınız. Daldıkça tanırsınız. Yanında kendinizi içi boş sanırsınız...
İnsanlar vardır. Berrak, pırıl pırıl bir deniz. Boşa gitmez ne kadar güvenseniz. Dibini görürsünüz herşey meydanda. Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. İçi dışı birdir, çekinme ondan. Her sözü içtendir, her davranışı candan.
Hayat, bir oyuna benzer, istediğimiz kartları elde etmek elimizde değildir. Ama oynamak elimizdedir. (Terence)...
Nereden başlayacağını bilmeyen insan genelde en sondan başlar. İlk yapılan hareketler aslında kişinin geldiği son noktalardır. Çıkışın kapalı göründüğü, duyguların doruğa vurduğu yerlerdir son noktalar.
Hayatın tamamı yaşadığımız olay gibi görünür gözümüze. Bir toz bulutunun içindeymiş gibi çevremizde olup biteni göremeyiz. Böylece aklımızın kuyularına mantığımızın kovasını daldıramayız sadece olsun isteriz. İyi ya da kötü farketmez, sadece olsun deriz.
İnsan yargılanmaktan, eleştirilmekten korktuğu için, kendini saklar göstermek istemez. Yaşlı kadından çok etkilenen komutanın davranışı değişecektir. Değişmek için daha çok çaba gösterecektir. Çünkü yüreği çözülmüş, hatasını anlamıştır.
Formülü ve anahtarı bulana kadar çabalamak gerekir. Vazgeçmemeli, ümidi kesmemelidir. İnsanlar görevlerini başarıyla yürütebilmeleri için çok çabalarlar.
Hiç kimse başarıya kolay ulaşamaz. Bazen bu çabalar sonuç verir, bazen de vermez. Denemeden bilinemez. Çoğu zaman pişmanlıklar kalıcı sonuçlar doğurmaz. Karşılaşılan engelden ve düşülen kuyudan daha az yara alarak çıkmayı başarırlar.
Hayatlarında birşeyler ters gitse, bunu yetersizlik olarak algılamak yerine, çözüme odaklanarak büyük bir azimle yeniden başlar. Kendine güvenir yola devam eder...
SAYGILARIMLA...