Depremde ailelerini kaybeden afetzedeler "hayat" mesajı veriyor
Tedavilerinin tamamlanmasından sonra memleketlerine dönen Alican Yılmaz ve Mert İsmet Mucuk, felaketin üzerinden geçen bir yılı AA muhabirine Zoom bağlantısıyla aktardı.
Antakya'da depreme yakalanan, anne ve babası enkaz altında can veren Yılmaz, Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesindeki tedavisinin ardından tekrar memleketine döndüğünü kaydetti.
Depremde yaşadıklarını anlatan Yılmaz, sabah ailece kahvaltı yapmayı planlayarak yattıklarını ancak bir kabusa uyandıklarını dile getirdi.
Yılmaz, ilk sarsıntıyı hisseder hissetmez bir araya toplandıklarını belirterek, "Evin kapısını açtığımda apartmandaki komşularımız koşarak dışarı çıkıyordu. Korunmak için mutfakta masanın oraya doğru daha gidemeden duvarın adeta uçtuğunu gördüm. Bir anda zemin çöktü ve alt katta bulduk kendimizi. Hep filmlerde gibi gördüğümüz anları yaşadık." şeklinde konuştu.
Başını kaldırmak istediğini ancak üç parmak kadar üzerinde betonlar olduğunu belirten Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
"Sağıma döndüğümde annem vardı, benimle konuştu ve bana 'Ben gidiyorum, seni alacaklar' dedi. Anneme 'Anne gitme' dedim. Annemin bir süre sesi çıkmadı ve 'Anne öldün mü? diye defalarca sordum ama ses gelmedi. Ağlayamadım.
Sol elimle sol bacağımı hareket ettirebiliyordum. Bacaklarımın arasına elimi attığımda babamın kafasını hissettim ve vefat ettiğini anladım. Üç gün sonra beni kurtardılar, bu günler nasıl geçti bilmiyorum. Çünkü, zamanla çok fazla halüsinasyonlar görmeye başlamıştım. Son gün artık çok üşümeye başlamıştım, uykum gelmişti. O an, 'Ölüm çok sessiz ve soğuktur' sözleri aklıma geldi ve öldüğümü düşündüm ve 'Anne, ben de geliyorum yanına' dedim ve şehadet getirmeye başladım. O anda 'Seni almaya geldik' sesiyle irkildim. Madenci ekibi beni kurtarmaya gelmişti. Oradan çıktığımda dışarıdan alkış sesleri geliyordu. Gözümü açtığımda Adana'da hastaneydim ve sağ kolum artık yoktu, kolum burada ampüte edilmişti."
Yaklaşık 1,5 hafta sonra tedavi için Ankara'ya geldiğini ifade eden Yılmaz, "Burada tekrar hayata bağlandım. Ankara'da 3,5 ay tedavim sürdü. Şu anda ampüte olan koluma protezim takıldı, mutluyum. Ayağımda da biraz sıkıntılarım vardı, fizik tedavi ile ilk adımlarını attım." dedi.
Yılmaz, depremin ve bu süreçte yaşadıklarının dünyaya bakışını tamamen değiştirdiğini ifade etti ve "Bu süreç şunu öğretti, hayat çok kısa, ömür belli değil. Sadece o günde kalıp mutlu olunmalı, çünkü hayat mutsuz olmak için çok çok daha kısa." şeklinde konuştu.
"Cansız bedenlerinin yanında yatarken, bazı şeylerin telafisinin olmadığını anladım"
Mert İsmet Mucuk da afete Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde ailesiyle uykudayken yakalandı.
Henüz ne olduğunu anlamadan kendilerini enkazın içinde bulduklarını belirten Mucuk, "Eşim, iki çocuğum, annem, kız kardeşim hepsi rahmetli oldu. Kızım 7 yaşındaydı ve henüz birinci sınıfa gidiyordu. Oğlum ise 5 yaşındaydı, ana sınıfında okuyordu." diye konuştu.
Mucuk, enkaz altında yaşadıklarını şöyle dile getirdi:
"Oğlum kucağımdaydı, vücudu sol ayağımın üstündeydi. Eşim sırtı dönük şekilde yan tarafımdaydı. Kucağında ise kızım vardı. Hepsini kaybetmiştim. Depremden 7 gün sonra enkazdan çıkarıldım. İlk olarak Kırıkhan Devlet Hastanesine götürülmüş, oradan Adana'ya sevk edilmişim. Buradan da Ankara'ya getirildim.
Adana'da sol bacağım ampüte edilmişti, Ankara'da 3-4 ameliyat daha oldum. Bağırsağımda yırtık varmış, o da Ankara'da tedavi edildi. Şimdi memleketimde işe girdim. Hiçbir yer memleket gibi olmuyor. Önce Antalya'ya gittim sonra tekrar Hatay'a döndüm."
Depremin hayatında da büyük sarsıntılara yol açtığını ifade eden Mucuk, "Artık plan yapmıyorum, anı yaşamaya çalışıyorum. Çünkü, ömür çok kısa. Kimseyi kırmamaya çalışıyorum. Ben, eşimin ve çocuklarımın cansız bedeninin yanında yatarken, bazı şeylerin telafisinin olmadığını çok iyi anladım. Bu duygunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Bazı şeylerin hayatta özrü ve telafisi olmuyor." dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.