Geçmişten günümüze "Sarayönü" -42
Sarayönü düğünleri (1)
Düğün Odası: Gelisin olduğu gece, damadın ve oğlan evinin erkeklerinin yaptığı eğlenceye verilen isim "düğün odası"dır. Eğlencede genel olarak çeşitli oyunlar sergilenmektedir. Bu oyunlarda amaç izleyenleri güldürmektir.
Genelde damat izleyici olarak bulunmaktadır, oyunlarda vurma teması fazla olduğu için damat oyuncular arasında fazla yer almamaktadır.
Çeyiz Çakma: Gelis/Kına Gecesinin olduğu günün sabahı "gelin evi"ne çeyizi götürülmektedir. Çeyiz evin odalarına serilmekte ve duvarlara da çakılmaktadır.
Bundan ayrı duvarlara çakılan çivilere gerilen iplerin üzerine de hazırlanan çeyizler atılmaktadır. Böylece gelin evi sergi salonu haline getirilmektedir. Önceki süreçte gelinler kayınvalidelerinin yanlarına indiğinden yani aynı evi paylaştıklarından bu evin bir odası gelin odası olarak hazırlanır ve buraya çeyiz çakılırdı. Çakılan bu çeyizlere düğün sabahı bakılırdı. Bunun yanı sıra "yorgan kaplama" dediğimiz bir adet de vardır ki, çeyiz için hazırlanan yorganların kaplanması işini akrabalardan bekar ve annesi hayatta olan bir genç kız yapardı.
Deve Oyunu: Düğün sabahı bayanlar çeyiz bakmaya giderken, delikanlılar oğlan evinde "deve" yaparlardı. Günümüzde azalmakla beraber deve geleneği devam etmektedir. Deve, delikanlıların üstlerine aldıkları kalın kumaş ve baş kısmına geçirdikleri sopanın üstüne deve başı haline getirilen parçayla gezmeleridir.
Bunun yanında bayan kılığına giren erkekler ve bunları koruyan eli değnekli erkeklerin de oyunlar sergilemesi söz konusudur. Bu oyun, mahalleler gezilerek kız evine kadar gider ve orada da oynanır. Amaç para toplamaktır. Toplanan para, oyunu oynayanlara harçlık olarak kalmaktadır.
Düğün Yemeği: Düğün Sabahı saat 09.00 sularında yemek oğlan evinde, yani düğün evinde başlamaktadır. Kazanların yakılmasıyla beraber evin yüksek bir yerine de Türk bayrağı asılmaktadır. Düğün yemeğinde etli düğün pilavından ayrı, bamya veya yayla çorbası, ikisi bir arada da olabilir, helva ve şerbet sunulmaktadır. Düğün yemeğinde sofralar erkek ve bayanlar için ayrı hazırlanmaktadır ve tabaklardaki yemekler bittikçe yenisi getirilmekte, konuklar doyuncaya değin ikram devam etmektedir. Yemek öğlen ezanına değin sürmektedir. Çünkü öğlen namazının sonrasında gelin almaya gidilmektedir.
Gelin Alma: Gelin alma günümüzde Anadolu'nun her yerinde olduğu gibi otomobillerle yapılmakta ve içlerinden birisi süslenerek düğün/gelin arabası olarak adlandırılmaktadır. Önceki dönemde ise at arabası denilen ancak fayton şeklinde üzeri kapalı olan ve "yaylı" olarak adlandırılan arabalarla gelin alınırdı. "Bayraktar" denilen oğlan evinden bir delikanlı ayrı bir arabada Türk bayrağıyla gelin almaya giderdi ve bu durum hala aynı şekildedir. Arabalarla kız evinden düğün evine gelirken gezi bu dönemde olduğu gibi önceden de yapılır ve Hacılar Köprüsü denilen yerden gelin muhakkak geçilirdi. Günümüzde de bu köprüden gelinler geçirilmektedir. Eski dönemlerde gelinlik yerine kadife şalvar, üzerine yine kadifeden içlik giyen gelinin başına "kalak" yapılırdı. Yeşil, pembe gibi renklerden hazırlanan kıraplar, başörtüler ile baş örtülürken yüz de tül ile kapatılırdı. Gelin ayağına da mest lastik giyerdi.
Bunlardan günümüze tek kalan, gelin kız evinden çıkarken yüzüne örtülen kırmızı tüldür. Gelin almaya kayınpeder gitmekte, gelini kayınpedere kendi babası veya abisi teslim etmektedir. Bunun öncesinde geline babası, yoksa abisi evin boş bir odasında kırmızı kuşağını bağlamaktadır. Gelin arabaya bindirilmeden önce hoca dua eder, gelin arabasına kayınpeder de binmektedir. Ayrıca "yenge" denilen sağdıcın eşi ile görümce veya eltilerden birisi de gelinin yanında olmaktadır. Damat ise gelini almak için kız evine gitmemektedir. Kız evinden düğün evine 8-10 tane genç gelinlerden akrabalar da gelmektedir. Ancak gelinin ailesi oğlan evine gelmez, kendi evlerinde kalır. Gelen akrabalar ise gerdeğe değin gelinin yanında bulunmaktadırlar. Gelin düğün evine indiğinde damat karşılamakta ve havaya şeker ve para atmaktadır. Kayınvalide, evin kapısından girerken gelinin koltuğuna Kur'an-ı Kerim koymaktadır. Bu şekilde yeni evine inen gelin, damatla beraber gelin odasına girer ve damat gelinin yüzünü açar, ikisi de şerbet içerler. Sonrasında misafirlerin yanına çıkarak toplulukta ayakta duran gelin ve damada takı takılır. Ardından damadı sağdıç ve arkadaşları evden çıkarırlar ve yakın bir arkadaşının evinde yatsı vaktine kadar otururlar. Gelin ise düğün evinde kalarak bayanlarla birlikte oturur.
Gerdeğe Katma: Akşam yemeği "gerdek yemeği" ismiyle düğün evinde oğlan evinin yakınları tarafından yenildikten sonra yatsı namazı kılınmaktadır. Namazın sonrasında hoca gerdek duasını yapar ve damat yumruklanarak gerdek odasına katılmaktadır. İçeride sağdıcın eşi damat ve gelini el ele tutuşturarak odadan çıkar. Eğer odaya girebilen varsa içerde yoksa kapının önünde henüz damat girmeden para da alırdı.
Gelin Yanı: Gerdeğin ertesi günü gelin yeniden düğün günü giydiği kıyafetini giyerek hazırlanmaktadır. Genç kızlar sabahtan gelinin yanına gelerek hem çakılan çeyizlere bakmakta, hem de eğlence yapmaktadırlar. Yapılan eğlence öğlene kadar sürmektedir. Sonrasında gelen konuklar evden ayrılmaktadır.
Sarayönü'nde Yaşayan Rumeli Muhacirlerinin Düğün Gelenekleri
Sarayönü'nde yaşamını sürdüren Rumeli muhacirlerinin düğün geleneklerinde aynı adetler olduğu gibi birtakım farklılıklar da gözlemlenmektedir. Bu farklılıklar esas alınarak Muhacirlerin düğün geleneklerini şöyle aktarabiliriz:
Kız İsteme: Muhacirlerde de kız istemeye gidilirken damat kız evine gitmemekte, farklı olarak erkek tarafının yaşlı akrabaları kızı gelin olarak istemektedirler. Ayrıca gelin adayı da istemeye gelenlerin yanına çıkmamaktadır. O dönemde kahve de bulunmadığından bu yönde bir ikram olmamaktadır. Kızın istenmesinin ardından ikinci kez kız evine gidilerek altın, eşya gibi alınacak şeyler konuşulmaktadır.
Yüzük Takma: Alınması kararlaştırılan eşyaların alışverişinin sonrasında kız evine gidilerek takı ve kıyafetler götürülmekte, aynı gün de yüzük takma geleneği yaşanmaktadır. Yüzük takılırken de gelin kızın ve damat adayının bir araya gelmemesi önemli bir ayrıntıdır.
Çeyiz Çakma: Düğünden bir hafta önce gelin kızın çeyizini kız tarafı yaşayacağı eve getirerek çeyiz çakma yahut ev çakma dediğimiz geleneği uygulamaktadır. Çakılan çeyizlere düğünden sonraki pazartesi günü gelip bakılmaktadır. Böylece aynı gün gelin de görülmüş olmaktadır. Gelin bugün de gelinliğini giyip bir sandalyede oturmakta ve gelen konuklar tarafından kendisine bakılmaktadır.
Kına: Kına yakımı iki gün sürmektedir. İlk gün gelinin sadece başına kına yakılmaktadır. Perşembe günü öğle vakti oğlan tarafı kız evine gelerek ilahiler eşliğinde gelinin başını tamamen kınalar. Gelin bu haliyle ertesi güne kadar durur. Cuma günü oğlan tarafının gelinleri gelini süslemeye gelir ve beraberinde kıyafetler getirirler. Gelinin saçlarındaki kına da Cuma günü yıkanır. Bugünün akşamında gelinin bu kez el ve ayaklarına kına yakılır. Kına yine ilahiler söylenerek yakılır, sonrasında ise dare (tef) çalınarak şarkılar söylenir. Kına gecesi eğlencesi sabaha değin sürer.
Düğün: Düğün, yemekle başlamaktadır. Yemekte kıvrım böreği (içi peynirli, üstü kaymaklı), sarıburma, tavuk çorbası olmakta ve iki tarafta da hazırlanmaktadır. Düğünde kullanılan çalgı davul ve zurnadır. Gelin almaya at arabasıyla gidilmektedir. At arabası süslenir ve üstüne de bez gerilir. Gelin düğün evine götürülürken kızlar ve erkekler ayrı arabalarda şarkılar söyleyerek gider. Gelinin samimi olduğu iki bekar kız arkadaşı sağdıçlığını yaparken, damadın bir tane ve evli sağdıcı olmaktadır. Gelin düğün evine indiğinde bir kolunun altına ekmek, diğerine ise Kur'an-ı Kerim konulur. Sonrasında o ekmek alınarak küçük parçalara ayrılarak herkese dağıtılır. Damat tarafının tamamı düğünden yirmi gün sonra el öpmeye kız tarafına gider ve bu gün kız tarafında yemek verilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.