Geçmişten günümüze "Sarayönü"-62
LADİKLİ AHMET AĞA İLE İLGİLİ KÜLTÜREL HAYATTA SON YILLARDA GÖRÜLEN ALGISAL DÖNÜŞÜM VE ÇEŞİTLENME
Çalıbağ mevkii ve kuyusundaki değişim ve son durum
Konya'dan Afyonkarahisar'a doğru giderken çevre yolu, Lâdik'in kenarından geçmekle birlikte, kasaba sol tarafta kalır. Ahmet Ağa'nın ziyaretçileri son yıllarda önce mezarını, daha sonra odasını ve en sonunda da Çalıbağ mevkii olarak bilinen mesirelik alana giderek ziyaretlerini tamamlarlar.
Bu alanın oluşumuyla ilgili Ahmet Ağa'nın torunu eserinde şunları söyler: "Dedem Lâdik'in güneyinde bulunan ve dağa yakın bir yer olan Çalıbağ'da çubuk dikip, bağ yapmak için çalışırken, Lâdikli'lerden bazıları: -Bu kafayı oynattı gâliba, taşın kayanın içinde bağ mı olur? Orada ve etrafında su bile yok, diye dedikodu yapıyorlarmış. Bu durumu bilen dedem, kendisine ısrarla bunu neden yaptığını soran bir arkadaşına:
-Benim maksadım buraya bağ yapmak falan değil. Bağı bahane edip yalnız kalmak için böyle yapıyorum. Esas maksadım hocamla burada rahatça buluşmak ve görüşmektir, demiştir." 26 Eylül 2014 tarihindeki derlemelerim esnasında Lâdik kasabasında yaşı itibariyle kasabada en ileri birkaç kişiden biri olan Ali Kaya ve eşi Halime Kaya ile yaptığımız görüşmede Çalıbağ ile ilgili şunları söylemişlerdir:
Halime Kaya: "Bôle bi bıtrak geldi, yâmadı, goyunlar susuz galınca, dört gişi bunlar, biri sen Gara Dayı, Bozgun Dede, Zabir Ata bunlar gazdılar. Ben azzık virdim." "Yevmiye 15 kuruşa gazdık. 10 metre. Amet Ağa gazdırdı." "Bakale guzum o guyunun olduğu çevre yirde Amet Ağa'nın iççik tarlası
varımış. Öte yanlarını, her yanını da meradan çevirmiş, evlatlarına da dimiş, oraların her yanı mera sakın üstünüze alacağız dimeyin dimiş." Parasını Şıh Amet Dede virdi. 10-15 gün sürdü. Bugün Hz. Hızır ile ilgili çeşitli anlatmalar halk arasında anlatılarak günümüze kadar gelmiştir. Bu esrarengiz kişi ile ilgili olarak çeşitli inanmaların oluşmasında Hz. Hızır'a atfedilen görevler ve insanlara karşı özellikle sıkıntılı durumlarda yardımı olmuştur.
"Tasavvufî telakkilerde Hızır'ın fonksiyonları: a) Mistik yola kılavuzluk ve mürşidlik, b) Kişileri velâyet mertebesine erdirme, c) Tasavvufî gerçekleri ve sırları öğretme, d) Gerçeğin meydana çıkmasına yardımcı olma e) Felâketli ve güç durumlarda imdada yetişme; Halk İnançlarına göre Hızır'ın Fonksiyonları: a) Zor durumlarda ve felâketlerde yardımcılık, b) İyileri mükâfatlandırıp kötüleri cezâlandırma, c) Bereket ve bolluğa kavuşturma d) Savaşlarda yardım etme" Derlemelerim ve önceki ziyaretlerimdeki gözlemlerime dayanarak şunları söyleyebilirim: Öncelikle Lâdik'in güney kısmının yukarısında bulunan bu alanda, Ahmet Ağa ile hocası olarak bilinen Hz. Hızır tarafından kazıldığına inanılan bir kuyu bulunmaktadır. Son yıllarda buraya mescit yapılmış, çocuklar için oyun malzemeleri yerleştirilmiştir. Civardaki halkın ve ziyaretçilerin bazen ziyaret, bazen piknik için de geldiği bu mevkii, 8 Haziran anma gününde ve kandil günlerinde özel ziyaretçi alanı olarak dikkatleri çekmektedir. Buranın âdeta halk arasında kutsallaştırılmasının temelinde yukarıda bahsettiğimiz Hz. Hızır ile birlikte kazılan kuyu ve Ahmet Ağa'nın özel mekânı olduğuna inanılmasındandır.
LADİKLİ AHMET AĞA YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ
Toplumsal yaşamda birlikteliğin ve beraber hareket etme mekanizmalarının başında sivil toplum örgütleri gelmektedir. Sivil toplum örgütleri sayesinde insanlar bir ve beraber olurken, bu tip örgütlenmeler ortak idealler peşinde koşmayı da beraberinde getirmektedir. Bu anlamda Türkiye’de sosyal ve kültürel pek çok vakıf ve dernek bulunmaktadır. Yardımlaşma, hemşeri ilişkilerini sağlama ve sıklaştırma, kültürel paylaşımda bulunma ve kültürel hayata zenginlik katma, çeşitli şahsiyetlerin manevi kişilikleri yaşatma, vb. sayılabilecek pek çok toplum hayatına katkı sunan faaliyetleriyle sosyal birleşim odakları olan kuruluşlar açısından ülkemiz oldukça zengindir.
Lâdik’te de Ladikli Ahmet Ağa Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği bulunmaktadır. Bir dönem derneğin yönetiminde de bulunmuş olan Erhan Kaya ile yaptığım görüşmede derneğin özellikle 2000’li yıllardan sonra daha aktif hâle geldiğini ifade etmiştir. Lâdik merkezde bulunan derneği (Lâdik Kasabası, Yeni Mah. Paşa Meydanı, Çarşı Camii yanı 42435 Sarayönü/Konya) 26 Eylül 2014 Cuma öğleden sonra ziyaret etmek istedik; ancak, orada genç arkadaşımız dışında yönetim kurulundan bir yetkiliye rastlayamayınca dernekle ilgili bilgileri internet adresinin güncel olduğunu orada öğrenerek web ortamında edindik. 24 Mart 1986 tarihinde Lâdik Kasabası Sağlık Ocağı Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği adı altında kurulan dernek, on sekiz yıl süresince bu isim adı altında çalışmalarını sürdürmüş, 30.05.2004 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ismi ve bazı amaçları değiştirilmiştir. Buna göre; Derneğin ismi Lâdikli Ahmet Ağa Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olmuştur. Yönetim Kurulu, Başkan Ali Tos, Başkan Vekili Salih Elma, Muhasip F.Mehmet Çırak, Sekreter Ahmet Eser ve vezne Ömer Elma’dan oluşmaktadır.
Ahmet Ağa ile ilgili her türlü konuda yapılan çalışmalara destek olmaya çalışan dernek, bugün elimizde olan, torunu Ahmet Elma tarafından hazırlanan Ahmet Ağa’nın şiirlerini ve menkıbelerini içeren, 6. baskısı 2012 yılında yapılan eseri (Ladikli Aşık Ahmet Hüdai/Hayatı, Menkıbeleri, Beyitleri, Konya 2012) kültür yayını olarak basmıştır.
E. KONYA’DA BİR PARKA ADININ VERİLMESİ
Lâdik’te bulunan ve Ahmet Ağa’nın kabrinin de bulunduğu mezarlığın adı Ladikli Ahmet Hüdai Kabristanı’dır. Bunun yanında Konya’ya Afyonkarahisar güzergahından girerken, aynı zamandan Lâdik güzergahı, Selçuk Üniversitesi’nin kampusunu geçtikten sonra sağ tarafta tramvay yolunun kenarında bulunan park Ladikli Ahmet Hüdaî Parkı adını taşımaktadır.
Konya Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü’nün internet sitesinden aldığımız verilere göre parkla ilgili kısa bilgiler şöyledir: ‚Lâdikli Ahmet Hüdaî Parkı, İstanbul Çevre Yolu Selçuk Üniversitesi güzergâhı boyunca devam eder ve yaklaşık olarak 4,5 km uzunluğa sahiptir. Parkın genişliği güzergâh boyunca 7-30 m arasında değişmektedir. Raylı sistem güzergahı boyunca vatandaşlarımıza sağlı sollu devam eden yeşil alanı ile güzel bir manzara oluşturarak keyifle seyahat etmelerine katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda yürüyüş ve spor yapmaya son derece elverişli parklarımızdan biridir. Toplam alan: 215.500m²
F. ODASININ ZİYARETÇİ ALMASI
Anadolu’da köy odası geleneği geçmişten günümüze yaşatılan değerlerden biridir. Bugün köylerden şehirlere göçün hızlanması, teknolojinin gelişmesi ve dolayısıyla insanların birlikte oldukları mekânların değişmesi ve çeşitlenmesi, vb. etmenlerle köy odası geleneği köylerde yavaş yavaş kaybolmaktadır.
Lâdik’te Ahmet Ağa denilince bugün ziyaret edilecek yerler arasında, akıllara kabrinden sonra odası gelmektedir. 14 Ağustos 2014 tarihinde ziyaret ettiğim odasında, Ahmet Ağa’nın odasının hâlâ ziyaretçi aldığına şahit oldum. Biz iki kişi odaya misafir olarak gittiğimizde, odada dört kişi misafir ve ziyaretçi olarak bulunmaktaydı. Odadan ayrıldığımız esnada dört kişi, muhtemelen iki eş, ziyarete gelmişlerdi.
Aslında odanın kandil günleri ve diğer günler Ahmet Ağa’ya hürmeten ziyaret edilmesinde, halk arasında Ahmet Ağa döneminde odaya Hz. Hızır’ın geldiğine inanılmasının etkisi vardır. İnsanların buradaki amacı, kulaktan kulağa duydukları ya da okudukları efsanelerdeki olayların bir kısmının mekânı olan Ahmet Ağa’nın odasını görme istekleridir. Aslında bu efsaneler odayı âdeta kutsal hâle getirmiş ve son yıllarda ziyaretçi sayısının artmasına vesile olmuştur.
Ali Kaya’ya Ahmet Ağa’nın odasını sorduğumda şöyle demiştir: ‚Yokarda odası var. Mesela, böyük delanlıyken, sizin gibiyken, odasına gidelim de elini öpelim derdik bayramda. Benim tarlamın dibinde tarlası varıdı. Gızı da varıdı. Sıddık. Beraber çit sürerlerdi. Öteki ôlanların ikisi de asgerdeydi de.
Ayrıca, Halime Kaya, Ahmet Ağa’nın babasının (Hasan Dağlı/Karaca Hasan) en yakın arkadaşlarından olduğunu ve babasının odasında sık sık oturduklarını şöyle ifade etmiştir:
‚En çok yokarda babamın odasında otururlar, kakarlar. Bende ôle bi şiy yok yav. Yapman Allah aşkına dirdi. Babamın birinci argadaşı. Odaya, derse otururlar, tesbih çekerler. Sohbet ederler. Ben çok ekmek virdim odada Şıh Amet Dede’ye. Babamın argadaşıydı. Bizim odamıza onun odasından çok gelirlerdi. Şıh Amet Dede gice gelirdi. Otururlar, tesbih çekerledi. Hu, hu, derse dururlardı. Babam dirdi. ‘Yavrum accik kâvatlı goy, ge de accik bunlar yisinler.’ Babamın çok argadaşıydı, çok fotoğrafları var *Babam+ Karaca Hasan soyadımız da Dağlı’ydı. *Ahmet Ağa:+ ‘Ben de bi şiy yok ya. Baâ gelmen yav. Bu hacı ağaya gelin yav. Yidirdir, içirtir, benden iyidir yav’ dirdi. ‘Ben çok cahil bi adamım’ dirdi.‛
Bugün Ahmet Ağa’nın odası korunmaya çalışılmakta ve ziyaretçilere açık tutulmaktadır.
Hatırasının yaşatılmasında kerametlerinin anlatılma/okunmasının etkisi
Bugün halk arasında Ahmet Ağa ile ilgili olarak anlatılanların çoğu kerametlerden oluşan anlatmalardır. Efsanevi yönü ağır basan bu metinlerin dini içerikli olmasından dolayı halk arasında yaşamakta ve Ahmet Ağa'nın manevi kişiliğini unutulmaktan korumaktadır. Onunla ilgili olarak hazırlanan eserlerde de onun kerametlerine fazlaca yer verilmiştir.
Ancak Lâdik'te Ahmet Ağa'yı hayattayken tanıyanlardan, bugün hayatta olan Ali ve Halime Kaya çiftini derlemelerim sırasında dinlediğimde, Ahmet Ağa'nın keramet yönüyle ilgili şunları ifade etmişlerdir. Ali Kaya: "Kim gelirse gelsin gözünü yumunca hacıya gitmez yav. Biz dört gün arabayla gittik hacıya yav. Sen ne din Allah aşkına. Yatakta, üryasında gider, gelir onu bilmem."
Halime Kaya bu hususta: "Bende bi şiycik yok yav. Çok cahil bi adamım dirdi. Adam cahilidi. Amma asker ocağında galabalıkda dıganınca orda bi gendi gendine bi feyz gelmiş guzum. Asker ocağında dağlara gaçmışlar. Orda bi feyz geldi bana." şeklinde yorumlamıştır.
Yine Halime Kaya, Ahmet Ağa ile ilgili kendisinden duyduklarını şöyle ifade etmiştir: "İkisi de hastalandılar. Hastanede yattılar. Babamla. İkisi de Gonya'da. Ben de 15 gün yannarında galdım. Şıh Amet Dede Şıh Amet Dede. Ordan Gonya'dan herkeş gelmeye. Bende bi şiy yok, gelmen bana. Bende bi şiy yok, gelmen bana. Bunu bôlece didi. Şıh Amet, Şıh Amet şetaretlendirdi. Ben de varım yanında durdum. Guzum. Ordan geldi, hastalandı guzum. Gelenler geldi, odasına. Gelenler geldi. Ondan sonra öldü. Gonya'dan, ordan, buradan çok geldiler."
Mezarına, odasına ve Çalıbağ'a eskiden gelen olup olmadığını sorduğumda Halime Kaya: "Yo, yo, eskiden canlı gul. Çalıbağ'a da gelen yôdu. O öldükten sôna." Ali Kaya ise: "Çalıbağ'da filan ne var yav." Gelenlerin çoğaldığı yılları sorduğumda: "7- 8 senedir gelirler yav." Cevabını vermiştir.
Halk arasında yaşayan ve eserlerden okunan menkıbeler, Ahmet Ağa'nın manevi yönünü öne çıkarırken halk arasında tanınırlığını artırmakta, manevi şahsiyetine sevgiyi doğurarak sevenlerini çoğaltmaktadır.
Türk kültürü içerisinde halk eğlencelerinin önemli yeri vardır. Halk arasında daha çok belirli yaş ve cinsiyet gruplarına özgü ya da belirli zamanlara has olarak kümelenen eğlenceler, çok çeşitli şekillerde geçmişten geleceğe doğru taşınmıştır. Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ve değişimin hızla artmasıyla birlikte insanların ilgileri, hobileri ve dolayısıyla eğlence biçimleri de farklılıklar göstermiştir. Geleneksel eğlence kültürü son zamanlarda modern eğlence şekilleriyle değişmeye başlamıştır. Aslında bu kaçınılmaz bir durumdur. Burada önemli olan geçmişten getirilen zenginlikleri korumanın yanında, yeni oluşan eğlence biçimlerine milli kültüre has öğeler katarak eğlence kültürünü zenginleştirmek olmalıdır. Bu arada din de eğlence kültürünün şekillenmesini belirleyen ve etkileyen faktörler arasında alanını genişletmiştir. Bugün yaşayan insanlar ile bundan 50 ya da 100 yıl önce yaşamış insanlara "Nasıl eğlenirsiniz ya da hobileriniz nelerdir?" diye bir soru sorma imkânımız olsa idi, çok farklı cevaplar alacağımız açıktır. Hatta bugünden ileriye bu sorunun cevabı hızla farklılaşacağı da aşikâr gözükmektedir.
Çağımız insanı kültürel yaşam biçimini, günümüze uyarlamış, farklı yenilikleri eğlence kültürü içerisine dahil etmiştir. Bu noktadan bakıldığında yaşadığı dönemde etrafını ve insanları çeşitli şekillerde etkilemiş, sevgi kazanmış, eserler ortaya koymuş, öğrenciler yetişmiş, vb. yönleriyle öne çıkan insanları ölümünden sonra anma etkinlikleri düzenlemek bir vefa gösterisi olarak algılanmakla birlikte, eğlence kültürünü zenginleştiren hususlardan biri olarak da karşımızda durmaktadır.
Aslında Türk İslam kültüründe ölümünden sonra kişi adına 7, 40 ve 52. gecelerinde hatimler indirmek, Mevlid okutmak, helva dağıtmak, vb. âdet ve uygulamaların günümüzdeki yeni şekli olarak algılanabilecek anma etkinlikleriçerçevesinde son yıllarda düzenlenen Ahmet Ağa'yı anma etkinlikleri, hem onun daha iyi tanınmasını sağlarken hem de gelecek kuşaklarca bilinmesine zemin hazırlamaktadır.
Bugün Lâdikli Ahmet Ağa'nın bilinmesini ve tanınmasını sağlayan hususların başında, onu tanıyanların anlatımları, anlatılan ya da okunan menkıbeleri ve şiirleri önde gelmektedir. Burada, Ahmet Ağa adına hizmet yürüten derneğin bastırdığı kitap ve anma etkinliklerine katkı sunma olmak üzere gösterdiği faaliyetleri onunla ilgili son yıllardaki bilinirliğin artmasına katkı sunmaktadır. Ayrıca Ahmet Ağa ile ilgili yapılan yayınların artması, dikkatlerin Ahmet Ağa üzerine çekilmesine zemin hazırlamaktadır. İnternet ortamında derneğin sitesi başta olmak üzere ve onunla ilgili bilgilerin varlığı da bu tanınırlığın artmasına katkı sunmaktadır. Ahmet Ağa'yı anma etkinliklerinin yerel televizyonlar tarafından geniş izleyici kitlesine ulaştırılması onun tanınırlığını artırmaktadır.
Burada Lâdikli Ahmet Ağa'nın günümüzde tanınmasına katkı sunan kültürel araçlar, aynı zamanda Walter J. Ong'un "…günümüz ileri teknolojisiyle yaşantımıza giren telefon, radyo, televizyon ve diğer elektronik araçların 'sözlü' nitelikleri, üretimi ve işlevi önce yazı ve metinden çıkıp sonra konuşma diline dönüştüğü için 'ikincil sözlü kültür'ü oluşturur." tespitiyle örtüşmekte ve kültür aktarımının yeni yüzünü oluşturmaktadır. Ahmet Ağa'nın tanınırlığın artması beraberinde yukarıdaki ele aldığımız, onunla ilgili ziyaretçi sayısının artması, mezarının, odasının ve Çalıbağ'ın ziyaret yeri hâline gelmesi, adının çeşitli kabristan, park vb. yerlere verilmesi, adına bir derneğin faaliyet göstermesi ve anma etkinliklerinin düzenlenmesini beraberinde getirerek kültürel hayata zenginlik katmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.