İsrail-Filistin savaşında son durum: Ölü ve yaralı sayısı artıyor
Filistin Sağlık Bakanlığı, Gazze’de İsrail'in saldırıları nedeniyle 724’ü çocuk, 458’i kadın olmak üzere 2 bin 215 kişinin öldüğünü, Batı Şeria'da ise 54 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bakanlık yetkilileri, yaralı sayılarının Gazze'de 8 bin 714'e, Batı Şeria'da ise bin 100'e ulaştığını bildirdi.
İsrail Sağlık Bakanlığı da son verilere göre bin 300'ü aşkın kişinin öldüğünü, 3 bin 484 kişinin yaralandığını duyurdu.
2 MİLYON KİŞİ RİSK ALTINDA
BM, Gazze'de su sıkıntısı nedeniyle 2 milyondan fazla kişinin risk altında olduğunu kaydetti.
BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Phillippe Lazzarini, Gazze Şeridi'ndeki son durumu “ölüm kalım meselesi” olarak değerlendirdi.
Lazzarini, “Bu bir ölüm kalım meselesi haline geldi. Bu bir zorunluluk; 2 milyon insana su sağlamak için Gazze'ye hemen yakıt ulaştırılması gerekiyor. Gazze Şeridi'nde su tesislerinin ve şebeke suyunun çalışmaması nedeniyle temiz su tükeniyor. İnsanlar artık kuyulardan kirli su kullanmak zorunda kalıyor ve bu da suyla bulaşan hastalık riskini arttırıyor. Gazze'de 11 Ekim'den bu yana devam eden elektrik kesintisi de su tedarikini etkiliyor. Su artık geriye kalan son yaşam hattı. Gazze'ye hemen yakıt taşımamız gerekiyor. İnsanların güvenli içme suyuna ulaşmasının tek yolu yakıt. Aksi takdirde, aralarında küçük çocuklar, yaşlılar ve kadınların da bulunduğu insanlar şiddetli susuzluktan ölmeye başlayacak. İnsani yardım üzerindeki kuşatmanın derhal kaldırılması çağrısında bulunuyorum” ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Hamas'ın silahlı kanadı El-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e “Aksa Tufanı” adıyla kapsamlı bir saldırı düzenlemiş, Gazze'den İsrail tarafına binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın gerçekleştirip burayı ele geçirmişti.
Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail Başkanı Netanyahu’nun “savaştayız” açıklamasıyla İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.
Resmi kaynakların bildirdiği son verilere göre, İsrail ve Filistin'de hayatını kaybeden ve yaralanan insan sayısının boyutu, coğrafyanın son yıllarda yaşadığı en büyük çatışmaya işaret ediyor.
İSRAİL FİLİSTİN SORUNU NASIL BAŞLADI?
NTV’nin yaptığı derlemeye göre, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Filistin topraklarındaki Yahudilerin oranı yüzde 10 iken, bölge demografisi kısa sürede organize şekilde değiştirildi. Filistin’e Yahudi göçleri Birinci Dünya Savaşı’ndan önce, henüz 1880’li yıllardan itibaren artmaya başlamıştı. Filistin’e göç etmenin Yahudiler nezdinde dinî bir boyutu da bulunuyor.
Bu göç dalgalarına “yükselmek/yukarı çıkmak” anlamına gelen “Aliyah” adı verilmiştir. 1882-1903 Birinci Aliyah, 1904-1914 İkinci Aliyah, 1919-1923 Üçüncü Aliyah, 1924-1928 Dördüncü Aliyah, 1929-1939 arası dönem ise Beşinci Aliyah olarak nitelendirilmiştir. Bu göçler sayesinde on binlerce Yahudi bu topraklara göç etti. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, 1948-1951 yılları arasında da Filistin’e Yahudi göçleri yoğun şekilde devam etti.
Göçle gelen Yahudiler, İsrail devletinin kuruluşuna zemin hazırlamak için 1920’de Haganah terör örgütünü, 1931’de de Irgun Z’vai Leumi örgütünü kurdular. Yahudiler ile Filistinliler arasındaki çatışmalar bu süreçte başladı. 1920 Nisan ve 1921 Mayıs aylarında çıkan olaylarda Yahudi ve Araplardan çok sayıda ölen ve yaralanan oldu. 1936’da başlayan olaylar ve grevler ise 1939’a kadar sürdü. 1946’ya gelindiğinde Irgun terör örgütü Kral Davut oteline bombalı saldırı düzenledi. Saldırıda çoğu sivil olmak üzere (41 Arap, 28 İngiliz, 17 Yahudi, 2 Ermeni ile 1 Rus, 1 Mısırlı ve 1 Yunan) toplam 91 kişi hayatını kaybetti.
Bu kapsamda önemli dönüm noktalarından biri Deyr Yasin katliamıdır. Avraham Stern’in lideri olduğu Lehi (Stern) ile Menahem Begin liderliğindeki Irgun örgütünün militanları tarafından 9 Nisan 1948’de Kudüs’ün batısında yer alan Deyr Yasin köyüne baskın düzenlendi. Bu saldırılar Palmah ve Haganah gibi diğer terör örgütleri tarafından da desteklendi. Bu saldırıda 254 sivil Filistinli katledildi.
Ölenler arasında çok sayıda çocuk ve 25 hamile kadın da vardı. Bu süreçte bazı kadınlara tecavüz edilmesi, bazı hamile kadınların karınlarının yarılması ve insanların ağaçlara bağlanarak yakılması gibi hadiseler görgü tanıkları tarafından soruşturmayı yürüten İngilizlere bildirilmiştir. Bu saldırıya bazı Yahudi din adamları da tepki gösterdiler. Saldırının faillerinden olan Menahem Begin’in ise yıllar sonra “Bu eylemi yapmasaydık İsrail olmayacaktı” dediği biliniyor.
NEKBE GÜNÜ
İsrail devletinin kuruluşunun ertesi günü olan 15 Mayıs Filistinlilerce Nekbe Günü, yani Büyük Felaket olarak adlandırılır. 1948 savaşı sonrasında İsrail işgal ettiği alanları genişletti ve Filistinlilerin bir kısmını zorunlu göçe tabi tuttu. Böylece işkence, tecavüz ve katliam korkusu gibi nedenlerle Filistin topraklarından büyük bir göç başladı. İsrail kaynaklarına göre 500 bin, Araplara göre 900 bin, Birleşmiş Milletler’e (BM) göre ise 726 bin Filistinli göç etmek zorunda kaldı. Bu sayılar o dönemki Filistinlilerin yaklaşık yüzde 65-70’ine tekabül etmekte. Bu dönemde 675 köy ve kasabadan oluşan Filistinli yerleşim yerleri ortadan kaldırıldı. Göç eden Filistinliler mülteci kamplarında zorlu şartlarda hayatta kalma mücadelesi vermek durumunda bırakıldı. BM buna karşı, 1948 tarihli 194 sayılı kararıyla, göç eden Filistinlilerin geri dönmelerine izin verilmesi kararı aldı.
NASKA SONRASI SÜREÇ
1967 Savaşı’nın başladığı gün olan 5 Haziran ise Filistinliler tarafından Naksa (Gerileme) günü olarak adlandırılıyor. 1967 savaşının sonuçları yeni göç dalgaları ortaya çıkardı. Hatta 1967’de göç edenler bir defa daha göç etmek zorunda kaldılar. Göç eden Filistinlilerin 500 bin civarında olduğu ifade ediliyor. Bu tarihten sonra asıl dikkat çeken husus ise hızla yeni Yahudi yerleşimlerinin inşa edilmesidir. 1967’den günümüze kadar özellikle Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da 250’den fazla yeni yerleşim yeri inşa edildi. Yeni işgal edilen, yeni oluşturulan yerleşim yerlerinde ise yaklaşık 650 bin Yahudi iskân edildi. İsrail’in yeni yerleşim yeri proje ve politikaları da bu kapsamda günümüze kadar sürekliliğini korudu.
ŞİDDETİN ÖTEKİ YÜZÜ: DUVAR
Filistinli sivillere yönelik hem bir şiddet aracı hem bir şiddet sembolü olan bir diğer şey İsrail tarafından Filistinlilerin yaşadıkları bölgelerin etrafına inşa edilen duvardır. Başlangıçta 720 kilometre olarak planlanan duvarın yaklaşık 500 kilometresi tamamlanmış durumda. Duvar Filistin topraklarını yüzde 9,4 oranında daraltmakta; yaklaşık üç milyon Filistinlinin yaşam koşullarını zorlaştırdı. Bin 200’den fazla sivil Filistinli bu süreçte hayatını kaybetti. 130 binden fazlası yaralandı, 2 bin 500 ev yıkıldı, 20 binden fazla Filistinli ise hapse atıldı.
2000 yılından 2005 yılına kadar devam eden İkinci İntifada döneminde ise 4 bin 412 Filistinli hayatını kaybetti, 48 bin 322 Filistinli yaralandı, binlerce Filistinlinin ise evleri yıkıldı.
İsrail’in Gazze’ye yönelik 2008 Aralık-2009 Ocak aylarında düzenlediği “Dökme Kurşun” adını verdiği saldırılarda ise 355’i çocuk, 100’ü kadın olmak üzere bin 400 kişi hayatını kaybetmiş, 5 bin 400 Filistinli yaralanmıştı.
8 Kasım 2012’de İsrail güçleri açtığı ateşle futbol oynayan 13 yaşında bir çocuğu öldürdü. Buna bağlı olarak başlayan olaylar sonrasında İsrail “Bulut Sütunu” adı verilen saldırılarını başlattı. Bu kez yarısından fazlası kadın ve çocuklar olmak üzere 167 Filistinli hayatını kaybetti, bin 200’den fazla Filistinli yaralandı. 2014 yılındaki “Koruyucu Hat” adı verilen ve 51 gün süren saldırılarda ise Gazze adeta enkaza dönüştürüldü. Bu saldırılar neticesinde 551’i çocuk 2 bin 158 Filistinli hayatını kaybetti, 11 binden fazla Filistinli yaralandı ve 60 binden fazla Filistinli evsiz kaldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.