“Kadınları yine kadınlar kurtarabilir”
8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle çalışma hayatının içerisinde olan kadınların görüşlerini aldık. Kadın çalışanların çalışma alanları farklı olsa da ortak görüşü Türkiye'de kadın olmanın zor olduğu. Genel kanı, kadına şiddetin ve kadınların yaşadığı sorunların yine kadınlar tarafından çözülebileceği yönünde olurken, her erkeği bir kadının, yani annenin yetiştirdiği göz önüne alınarak eğitimli annelerle duyarlı erkek bireylerin yetiştirilmesi gerektiği ifade edildi. Gazetemize konuşan kadınlar her sorunun temelinde olduğu gibi bu sorunun temelinde de eğitimin yattığını öne sürdü.
Peygamber efendimiz “Cennet anaların ayağının altındadır.” diyor. Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ise kadınlar için “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” ifadelerini kullanıyor.
Birçok konuda olduğu gibi dini konularda da ciddi bir bilgi eksikliği olan toplumumuzda, cahiliye döneminden sürüp gelen Arap kültürünün, İslam dininin öğretileri gibi benimsemesi ve Türk kültürünün kadına atfettiği değerin unutulması, halen günümüzde kadının ikinci sınıf bir insan olarak görülmesine neden oluyor. Bu yüzden her gün birçok kadın şiddet görüyor ya da katlediliyor.
Kadınların günümüzdeki karşı karşıya kaldığı sorunları ve sıkıntıları kadınlara sorduk. 8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle çalışma hayatının içerisinde olan kadınların görüşlerini aldık.
Hülya Bağcı (Eczacı)
“Öncelikle evlatlarını şehit veren annelere Allah’tan sabır diliyorum. Belirli günlere sıkıştırılmış şeyleri sevmiyorum. Kadınlar günü denince benim aklıma kadına şiddet geliyor. Kadının iyi bir eğitim almasının ve ekonomik özgürlüğünü kazanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Eğitimli ve bilinçli kadınların çocukları da eğitimli oluyor. O yüzden işin başında eğitim geliyor yani. Kadının bir cinsiyet olarak değil de birey olarak görülmesi gerekiyor. Parayı erkeğin kazanması, kadına karşı ekonomik, fiziki ve sosyal şiddet uygulama hakkını kesinlikle tanımaz. Fiziki şiddetin yanında toplumumuzda çok ciddi bir de sosyal şiddet de var.
İşin temeli kadın eğitiminde. Anne daha erkek çocuğunu yetiştirirken ona farklı bir misyon yüklüyor. Aile erkek çocuğuna her şeye hakkı varmış gibi davranıyor. Erkekte ne yaparsam yapıyım hoş görülür bilinciyle yetişiyor. Erkek çocuğuna sünnet adı altında yapılan cerrahi bir müdahale bütün topluma düğün ile duyurulup, şerefine eğlenceler düzenlenip, yemekler dökülüyor. Buna karşın kız çocuğunun ergenlik dönemine girip adet gördüğü gün, ayıpmış, hiç olmamış, yaşanmamış, utanç duyulacak bir günmüş gibi algılanıyor. Ama birçok şeyi yeni jenerasyonun aşacağına inanıyorum.
Hacer - Çiğdem Dağbakan (Esnaf)
Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz ve kadınlar erkeklerin dünyasında var olabilmek için erkek taklidi yapmak zorunda kalıyor. Yolda yürürken hem bir bayan olmak zorundasın hem de erkek gibi yürümek zorundasın. Özellikle çalışma yaşamında bir tarafının hep erkeksi olması gerekiyor. Kadın, kadın kimliğini ortaya koyabilmeli. Kadın sadece bir meta veya cinsel obje olarak görülemez. Burada kadınların da suçlu olduğu taraflar var. Bir kadın kendisini asla bir meta veya cinsel obje gibi sunmamalı. Kadınlar olmasa erkekler asla olamaz. Kadın anaçtır, üretir, mücadele eder. Birçok kadının kolaycılığa kaçıp tüm hayatının idamesini erkeğe teslim etmesi kadının ikinci planda görülmesinin en büyük etmenlerinden biridir. Kocam değil mi baksın anlayışı en sakıncalı anlayıştır. Bir de her erkeği yetiştiren bir kadındır. Kadın erkek çocuğunu nasıl yetiştirdiyse o çocuk büyüdüğünde çevresindeki kadınlara annesinden öğrendiği gibi davranacaktır. Birde “dur bakalım ne yaptı da yediği dayağı” diyenler var. Kusur her zaman kadın aranıyor ve kadında bulunuyor. Şayet hatalı kadın olsa bile bu onun şiddet görmesini veya öldürülmesini gerektirmez.
Havvanur Köstekli (esnaf) - Büşra İşçi (işçi)
Sarayönü çalışan bayanlar konusunda ne kadar alışmış görünse de yadırganıyor ve dedikodu konusu oluyor. Bayanların iyi niyeti ve vicdanı suistimal ediliyor. Kadınlar hakkında çok ön yargılı bir yaklaşım var. Her şey çok kolayca yakıştırılabiliyor. Bu yüzden her şeye aşırı derecede dikkat etmemiz gerekiyor ve buda üzerimizde ciddi bir baskıya neden oluyor. Ancak söz konusu erkekler olunca her şey hoş görülüyor. Çalışmak bir kadın için çok önemli. Çalışmak bize insanları analiz edebilmeyi, onların asıl niyetlerini ve ne yapmaya çalıştıklarını görmeyi öğretti. Erkeklerin kadınlara bir üstünlüğü söz konusu olamaz. Hemcinslerimizin hataları yok mu tabii ki var ama kadın erkek ayrımından ziyade insan olarak bakmak lazım.
Özge Karabacak (öğretmen)
Ülkemizde son yıllarda yaşanan kadın cinayetlerine dikkat çekmek istiyorum. Kadının daha çok korunmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu noktada devreye eğitim giriyor. Eğitim okuldan önce evde başlıyor. Kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve hayatını idame ettirebilmesi gerektiğini savunan bir öğretmenim. Kadınlar günü bana göre bir eşitsizlik göstergesidir. Tek sorun bir günlük bir kutlamaymış da bugün kutlandığında her sorun çözülecekmiş gibi bir algı oluşturuyor. Küçük yaştan itibaren erkek çocuklarının daha naif, saygılı ve sevecen olarak yetiştirilmesi gerekiyor. Benim kadınlara önerim, kendilerinin yaşamak istemedikleri sorunları, başka kadınlara da yaşatmayacak bir erkek çocuk yetiştirmeleridir. Ben sınıfımda erkek öğrencilerime sürekli kız arkadaşlarına daha saygılı davranmaları gerektiği bilincini aşılamaya çalışıyorum. Çocuklar kardeşçe ve bir arada büyümeli. Kızları ve erkekleri ayrıştırmak onları birbirine karşı yabancılaştırıyor. Benim öğrencilerim futbolu bile birlikte oynuyor. Küçük yaşlarda sağlam temeller atıldığında bunun ilerleyen yaşlarda kesinlikle davranışlara olumlu şekilde yansıyacağına inanıyorum.
Nefise Kutanoğlu (Nüfus Müdürlüğü Şefi)
Kadın deyince benim aklıma ilk olarak annelik geliyor. Kadın toprak gibidir. Ne ekersen onu biçeceğin bir varlıktır. Kadın özverilidir. Yeri geldiğinde de rüzgar gibi serttir. Çevremdeki kadınların birçoğuna baktığımda hak ettikleri değeri gördüklerini düşünmüyorum. Ama ben evimde olsun iş yerimde olsun hak ettiğim değeri gördüğümü düşünüyorum. 20-25 yaşındaki kızların okuma yazma bilmediklerine tanık oluyorum. Eğitim çok önemli. Çevresel faktörler de birçok şeyi etkiliyor. Toplumumuzda kadınların yaşandığı sıkıntıların inanç eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Dinimizin kadına verdiği değer çok büyük. Erkeklerin peygamber efendimizin eşlerine nasıl davrandığını öğrenmeleri gerekiyor. İnsanlarımız dinimizi işine geldiği gibi yorumluyor. İnsanlar annesinden babasından nasıl gördüyse kurduğu ailede de gördüklerini yaşıyor. Eskiye nazaran kadınların toplumda edindiği yerde gözle görülür bir gelişme var. Cahiliye döneminde yaşanan yanlışları peygamber efendimiz düzeltmiş ama biz yine bozmuşuz.
Yurdagül Tutkan (polis)
Kadınlar gününün kadınların kendilerini özel hissetmelerini sağlayan bir gün gibi olduğunu düşünüyorum. Kadıların var olduğunu erkeklere hissettirmek için bir gün sadece. Bazen bir insanın bugün benim diye hissetmesi güzel bir şey. Kadınlar toplumda elde ettikleri statü kadar değer ve saygı görüyor. Evinde eşine kötü davranan bir erkek, bayan bir hakimin karşısında el pençe duruyor. Bu sorunların uzunca bir süre yıkılabileceğini düşünmüyorum. Bu bizim birazda toplum yapımızla alakalı bir şey. Erkek kalıplaşmış bir kafa yapısıyla yetiştiriliyor. Kadınlar gereken değeri kesinlikle görmüyor. Kısıtlı bir çevre yaşayan kızlarımız 18 yaşına gelince hemen evlenmeyi düşünüyor. Ancak eğitim hayatına devam edip kendini geliştirmesi gerekiyor. Bu her şeyden önce iyi bir anne olmak için gerekiyor. Bir anne ne kadar bilinçliyle çocukları da o kadar bilinçli yetişiyor. Kendi ayakları üzerinde duran ve ev ekonomisine katkıda bulunan kadınlar eşlerinden daha çok saygı görüyor. Erkek çocukları yetiştirilirken belli sınırları olduğu öğretilmeli. Kendilerini her şeyin sahibi ve her durumda haklı olarak görmemeleri gerekiyor.
Fehime Kiraz, Şadiye Mirza, Emet Yılmaz, Hatice Sarıaltın (tarım danışmanı)
Kadına şiddet son dönemde çok arttı. Bu günü kuru kuruya kutlamanın bir manası yok. sesini duyuramayan kadınlar var. Bu kadınların sesi olmak lazım. Her şeyden önce 8 Mart kutlanacak bir gün değil. İnsanların öncelikle kadınlar gününün ne anlama geldiğini öğrenmeleri lazım. Kadınlarla erkekler arasında eşitlik kesinlikle söz konusu değil. Kanunlar önünde öyle olabilir ama uygulamada kesinlikle eşitlik yok. erkekler, kadınların her alanda en az kendileri kadar başarılı olabileceğine inanmak istemiyor. Kendi ayakları üzerinde duramayan kadınların erkeklere muhtaçlığı yüzünden, erkekler kendisinde her şeyi yapabilme hakkını görüyor. Erkekler bunun tam tersi olduğunu, kendilerinin eşlerinin yerinde olduğunu düşünerek eşlerine davransınlar. Sadece fiziki şiddet değil psikolojik şiddette çok fazla. Küçük yerlerde kadın olmak çok daha zor.
Hatice Atmaca (esnaf)
Kadın demek fedakarlık demek. Kadın her şeyi karşılıksız yapan bekledi tek karşılık sevgi olan kutsal bir varlıktır. Kadınlar kutsal olmasaydı cennet annelerin ayağı altında olmazdı. Kadınlar ne yazık ki hak ettiği değeri görmüyor. İlk fırsatta ezilen her zaman kadınlar oluyor. Kendi ayakları üzerinde duran kadınlar eleştiriliyor. Kafası dik, çıkıntılık yapıyormuş gibi görülüyor. Toplumumuzda kadın erkeğe boyun eğsin ve tanınan imkanlar kadarıyla yetinsin anlayışı var. Bilinçli kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor ve bu çok mutlu edici bir şey. Bir kadın ekonomik olarak evine destek oluyorsa eşi de ev işlerinde ona destek olmalı. Birçok çalışan kadın mesaiden sonra eve gidince ev hanımının işlerini de yapıyor. Bu çok yıpratıcı bir durum. Eşler birbirinin yükünü paylaşmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.