Papalığın yükselen Müslüman karşıtlığına sessiz kalması "örtülü teşvik" niteliği taşıyor

Papalığın yükselen Müslüman karşıtlığına sessiz kalması "örtülü teşvik" niteliği taşıyor
Katolik dünyasının ruhani liderliği olan Papalığın, Müslüman karşıtlığına sessiz kalmasının aşırı sağcıların eylemlerine örtülü teşvik niteliği taşıdığı ve provokasyonların yaygınlık kazanmasına yol açtığı...

Katolik dünyasının ruhani liderliği olan Papalığın, Müslüman karşıtlığına sessiz kalmasının aşırı sağcıların eylemlerine örtülü teşvik niteliği taşıdığı ve provokasyonların yaygınlık kazanmasına yol açtığı belirtiliyor.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, AA muhabirine, Papalığın Batı'da yükselen Müslüman karşıtlığı ve Kur'an-ı Kerim yakma provokasyonlarına karşı tavrını değerlendirdi.

Prof. Dr. Arıcan, Papalığın Katolik Batı dünyasında siyasi, iktisadi, kültürel anlamda belirleyiciliğinin çok yüksek olduğuna dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı: "Papalığı eğitim, akademi, iktisat, siyaset, felsefe gibi toplumsal yapının tüm unsurlarını yönlendiren, belirleyen bir üstyapı olarak görmek lazım. (Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi Stram Kurs lideri) Rasmus Paludan ve benzerlerinin yaptığı Kur'an-ı Kerim yakma provokasyonlarının engizisyon mahkemelerindeki kitap yakmalarından gelen tarihi referansları var. Dolayısıyla Papalık, aslında Kur'an-ı Kerim yakma gibi çirkin eylemlere çok rahat şekilde engel olabilir. Ne var ki Papalığın (Müslüman karşıtı) provokasyonlar karşısındaki sessizliği veya cılız tepkiler vermesi ne bu eylemlere kalkışan kişilere engel olmaya yetiyor ne de Papa'nın gözünün içine bakan siyasi otoriteleri bu eylemlere engel olmaya teşvik ediyor."

Son yıllarda Batı'da hızla yükselişe geçen Müslüman karşıtlığına karşı Papalığın sessiz kalmasının "örtülü teşvik" niteliği taşıdığını kaydeden Arıcan, Papalığın İslamiyet'in dünyanın en hızlı yayılan dini olmasını engelleyecek teolojik argümanlar üretemediği için Müslüman karşıtı nefretin yayılmasını örtülü veya açıktan desteklediğini söyledi.

Arıcan, Müslüman karşıtı provokasyonlar karşısında Papalığın net tavır takınarak "Dünyanın en yaygın dinlerinin başında gelen ve aslında Batı dünyasının da parçası olan Müslümanların kültürüne, inancına ve varlığına saygı duyulması gerektiğini" ortaya koyan açıklamalar yapmasının, çok kültürlülüğe saygının gereği olduğunu vurguladı.

"Sömürgeci döneme kadar başkasının kimliğini, dinini değiştirme arayışı olmadı"

Katolikliğin en üst kurumu olan Papalığın sadece teolojik bir kurum olmadığını ve Katolik dünyasında hayatın büyük bir bölümünü belirlediğini dile getiren Arıcan, Papalığın bu zorlayıcı yönünün ve dini dışlayıcılığının tarihte Kartaca Episkoposu Siprianus'un ortaya koyduğu "Kilise dışında kurtuluş yoktur." öğretisine dayandığını aktardı.

Arıcan, bu öğretinin diğer din ve kültürlere karşı ötekileştirici olduğundan bahsederek, "Beyaz üstünlükçü ve sömürgeci zihniyetin kökenleri bu öğretiye dayanıyor. Dışlayıcılığın bu kadar katı olmasındaki temel neden kendi teolojik varlığını koruma arzusu. Bu ötekileştirmeyi, engizisyonlarda yapılanları, sürgünlere ve infazlara kadar giden katı sosyal, siyasal dışlayıcılığı başka inançlarda göremeyiz." diye konuştu.

Arıcan, tarihte çeşitli dini grupların dini dışlayıcı çeşitli pratikler ortaya koymasına karşın sömürgeci döneme kadar hiçbir toplumun başkasının zorla dilini, kimliğini, dinini değiştirme arayışında olmadığını kaydetti.

"Dinler arası diyalog, adı altında Katolik inancı dayatılıyor"

Arıcan, Papalığın bir yandan dinler arası uyum ve barıştan söz etmesine karşın Müslüman karşıtı eylemlerle ilgili sessiz veya teşvik eder pozisyonda olmasını "üzücü" şeklinde niteleyerek, şu görüşleri paylaştı: "Özgürlüğün, inanç hürriyetinin beşiği gibi sunulan Batı dünyasında Müslüman karşıtlığının örtük olarak teşvik edilmesi çok üzücü. Bu eylemlerin yasal olmadığı ve özgürlük kapsamında değerlendirilemeyeceğini söylememelerinin sebebi temelde İslamiyet'in güçlü teolojik yapısına önermelerle karşı çıkamayıp bu eylemlere karşı koymaya çalışmak şeklinde yorumlamak mümkün."

Papalığın çok kültürlülük, dinlerin bir arada yaşaması gibi söylemlerinin "ortak inanç ve din" bağlamına evrildiğine işaret eden Arıcan, farklı inançların birbirine saygı duyarak bir arada yaşamasının "ortak inanç ve din" anlamına gelmediğini ve bunun eşyanın tabiatına aykırı bir dayatma olduğunu dile getirdi.

Arıcan, "Dinler arası diyalog" projesinde FETÖ ve benzeri yapıların kullanıldığına, bu projenin "diğer inançlara mensup kişilerle diyalog kurma" söylemiyle örtülü hedeflere hizmet ettiğine dikkati çekerek, sözlerini şu şekilde tamamladı: "Katolikliğin bir projesi olan 'dinler arası diyalog' adı altında diğer inançlar dönüştürülmeye çalışılıyor ve Katolik inancı bu şekilde dayatılıyor. Türkiye'de bu proje için FETÖ aparatı kullanıldı. Dünyanın farklı yerlerinde benzeri oluşumlar aparat olarak kullanıldı. Esasında 'Dinler arası diyalog' bir tür misyonerlik faaliyetidir."

(AA)

Editör: Mücella KILIÇ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.