Sarayönü ve Ladik birleşmeli
Esnaf köşemizin bu haftaki konuğu emlak sektöründe faaliyet gösteren Fatih Tuğrul. Ladik doğumlu olan Fatih Tuğrul gençliğinde yaptığı aile mesleği halıcılığın yanı sıra muavin olarak şehirlar arası yolcu taşımacılığında da çalışmış. Daha sonra Balık Restoranı açan Tuğrul, emlak sektörüne 2012 yılında adım atmış. Ladik’i de Sarayönü’nü de çok sevdiğini söyleyen Tuğrul, dillendirildiği gibi Ladik ile Sarayönü arasında bir problem olmadığını, arkadaşlık ve akrabalık ilişkilerinin çok fazla olduğunu söyledi. İşte Fatih Tuğrul’un hayatı, görüş ve düşünceleri:
Halı bizim aile mesleğimiz
1974 Ladik doğumluyum. İlkokulu Ladik’te okudum. Ortaokula da iki yıl gittikten sonra Sarayönü Ortaokuluna geçtim. Ladik Ortaokulunda Fransızca ders veriliyordu. İngilizce ders verildiği için babam Sarayönü ortaokuluna gitmemi istedi. Ortaokuldan sonra liseye de Sarayönü’nde gittim. Liseyi bitirdikten sonra dededen babadan mesleğimiz olan halı işine başladık. Ben başladığımda halı işi bitmeye başlamıştı ama imalat ve yıkamaya devam ettik. Askere gidinceye kadar halı işleriyle uğraştık. Askerliğimi Aydın ve Çorum’da yaptım. Asker dönüşünde evlendim.
Makine halısıyla rekabet edemedik
Halı işini satılıyor diye herkes yapmaya başladı. 6 metre 8 metreye çıktı. Sümer banktan ip alınırdı. Piyasadan ucuz ip alınmaya başladı. Malzeme kalitesi düştü. İşçilik kalitesi düştü. Bununla birlikte insanların alım gücü de düştü. Makine halısı çıktıktan sonra fiyatından dolayı herkes makine halısına yönelmeye başladı. Makine halısıyla rekabet edemeyince talep günden düne düştü ve bitti. Herkes makinelerini, malzemelerini de satınca geri dönüşü olmadı. İran halısının da bize çok zararı oldu. İran halısı kaliteli bir halı. Fiyatı da uygundu. Kalite bozulmamış olsa. Üretim biraz daha sınırlı olsa yeni pazarlar bulunup yaşatılabilirdi. Bizi halımız dünyaya malolmuş bir halı. Herekeden sonra ikinci sırada gelir. Belki bugün uğraşılsa yeniden canlandırılabilir.
Otobüs muavinliği yaptım
Halı işleri iyice zayıflayınca muavinlik yapmaya başladım. 3-4 sene yaptım. Bir mesleğim yoktu. O arada bizim orada da muavinlik revaçtaydı. Tabi birde ev geçindirmek lazım. O yüzden tercih ettim muavinliği. 2002 yılında Altınekin kavşağında çok ağır bir kaza geçirdik. Kazada otobüs takla attı. Ağır yaralananlar oldu. Allah’tan ölen olmadı. Bende yaralandım. 4-5 ay tedavi gördüm. O şekilde de muavinliği bırakmış olduk. Yalnız muavinlik bana büyük bir tecrübe kazandırdı. Ben o zamana kadar hiç el işinde çalışmamıştım. El işinde çalışmakta zor. İşçi çalıştırmakta zor. Ben ikisini de yaşadım.
Restoran sektörüne girdik
2003 yılında Balık restoranı açmaya karar verdik. Daha önce halı satış yeri olan işyerimizi halı işleri bitince restorana çevirdik. Bilmediğimiz bir sektör olduğu için ilk başlarda çok zorlandık. İşimize dört elle sarıldık. Çok iyi çalıştık. O zaman balığı Konuklar çiftliğinden alıyorduk. Başka balıkçı alacağımız bir yer yoktu. Devlet işletmesi olunca vadeli ürün alma şansımızda yoktu. 30 liralık balık satardık gider bir daha alırdık. 50 liralık satardık gider bir daha alırdık. Para olmazsa balıkta alamıyorsun. Balık kültürü bölgemizde o zamanlar baya da bir zayıftı. 2-3 sene vasat gitti. Mücadeleyi bırakmayınca işleri toparladık. 60-70 masaya kadar çıktığımız günler oluyordu. Tabi o zaman hem işletmeciyiz, hem garsonuz, hem fırıncıyız.
Tatlımız çok beğenildi
Bir vesile ile İtalya’ya gitmiştim. Orada bir tahinli helva tatlısı gördüm ve çok beğendim. Tarifini aldım bizde restoranımızda yapmaya başladık. Tahin helvasını sütle ezip toprak tabakla fırında pişirerek yaptığımız bir tatlı. Müşterilerimiz çok beğendi. Bu tatlı tesisimizle özdeşleşti. Adına da sultan helvası dedik. Genel olarak müşteri potansiyelimizi Konya, Altınekin, Sarayönü ve yolcular oluşturdu. 2014 yılına kadar kendim işlettim. 2014’te yeğenim Mustafa’ya devrettim. Yine beraberiz ama işletmeciliğini o yapıyor.
Emlakçılık tesadüfen oldu
Bu arada ben 2012 yılında emlak sektörüne girdim. Bizim Avrupa’da bir dünürümüz var. Konya’da evi vardı. Bu evi satmamı rica etti. Ne olur, nasıl olur, nasıl satılır diye onunla uğraşırken emlakçılarla tanıştık, müşterisini bulduk sattık. Emlakçılar sizin oralarda satılık tarlalar var mı, arsa var mı falan diye biraz aracılık yaptıktan sonra bu işe başlamış olduk.
Kriz emlak sektörünü de vurdu
Başladığımız yıl Ladik ve Konya’ya emlak ofisi açtık. Birader Konya’ya, ben Ladik’e geçtim. 2016 yılında da Sarayönü’ne açtık. Emlak sektörü 2015-2016 yıllarında çok hızlıydı. 2017’nin sonunda işler bozulmaya başladı. Ekonomik krizden dolayı bizimler işlerde kesildi. Krizden önce ayda 10-15 satış yapıyorsak krizden sonra ayda 2-3’e düştü. Yatırımcı araziye yatırımı kesti. Döviz hareketleri, yüksek faizler direk etkiledi. Emlakçılığın bizi burada en çok zorlayan tarafı komisyon uygulamasını bir türlü oturtturamamamız. Müşteriye evi, arsayı veya tarlayı gösteriyoruz. Müşteri baktıktan sonra komisyon vermemek için gidiyor sahibini bulup satın alıyor. Bunun dışında bir sıkıntısı yok.Alıcının da satıcının da yetki belgeli emlakçışar üzerinden sözleşme imzalayarak alım satım yaparsa rahat eder. Sözleşmesiz hiçbir şey yapılmamalı. Piyasanın durumu hiç iç açıcı değil ama umut fakirin ekmeğidir. 2020’nin daha iyi olmasını ümit ediyoruz. Toplulaştırmadan sonra işlerde bir hareketlilik olmasını bekliyoruz.
Problem olduğunu düşünmüyorum
Ladik’i çok seviyorum. Ladikli olmaktan gurur duyuyorum. Sarayönü’nü de seviyorum. Sarayönü ile Ladik arasında bir problem olduğu dillendiriliyor ama ben böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Alt kesimde insanların birbiriyle samimi arkadaşlıkları var. Akrabalıklar var. Sıkıntı üst kademe yaşanıyor. Siyaset işin içine girince çekişme başlıyor. Ladik ile Sarayönü’nün üst kısımları imara kapatılıp arası açılsa da iki yer birleşse bu sıkıntı biter. Bu çekişme aslında sadece dilde. Seçim dönemlerinde biraz gerilme oluyor ama düşmanlık gibi bir oluşum yok. Son 20-30 yılda Ladik ile Sarayönü’ne yapılanlar iki yerleşim yerinin arasına yapılsa çoktan iki yer birleşmişti. Benim bir sürü arkadaşım var müşterim var burada. Kaç yıldır burada esnaflık yapıyorum. Bir günde kimse gelip bana senin gözünün üstünde kaşın var demedi. Mesela Hikmet Başar’ın da Ladik’te dükkanı var. Orda da aynı şekilde. Zaten Ladik ile Sarayönü’nün yerlilerinin arasına baktığında mutlaka bir akrabalık, kız alma verme çıkıyor. Bu sıkıntıyı iki taraftan da biraz kaşıyanlar var. Onlar da olmasa hiçbir şey kalmayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.