Türkiye’nin belleğindeki kara leke: 12 Eylül darbesi!
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ordunun yönetime üçüncü açık müdahalesi olan 12 Eylül Askeri Darbesi'nin üzerinden 43 yıl geçti. Türkiye'yi yarım asır geriye götüren darbe, demokrasi tarihinin kara lekesi olarak tarihe yazıldı. Peki, Türkiye'yi darbe sürecine hangi adımlar götürdü, o günlerde neler yaşandı? İşte ayrıntılar…
Türkiye'nin yakın tarihinde en karanlık dönemlerden biri olarak hafızalara kazınan 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 43 yıl geçti.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Milli Güvenlik Konseyi tarafından gerçekleştirilen 12 Eylül darbesi, demokrasinin askıya alınmasına, insan hakları ihlallerine ve binlerce insanın cezaevlerinde hayatını kaybetmesine neden oldu.
12 EYLÜL NASIL BAŞLADI?
TBMM’nin 22 Mart 1980’de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yapmasına rağmen darbe gününe kadar sonuçlandıramamasının da etkisi olduğu süreçte birçok cinayet işlendi.
Gazeteci Abdi İpekçi, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, DİSK ve Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Eski Başbakan Nihat Erim, Adalet Partisi İstanbul Milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok ile eşi ve kızının öldürüldüğü çok sayıdaki siyasi cinayet, tarihe geçti.
6 Eylül’de Konya’da düzenlenen “Kudüs Mitingi” de darbe yönetimi tarafından “şeriatçı girişim” olarak bahane gösterilmişti.
Askeri darbenin hazırlıkları, Haziran 1980’de Genelkurmay Karargahı’nda yapılmaya başlandı. “Bayrak Harekâtı” kod adıyla başlatılan darbe, ilk olarak bütün ordu komutanlarına gönderilen emirle 11 Temmuz saat 04.00’te hayata geçirilmek istendi. 2 Temmuz’da Süleyman Demirel başbakanlığındaki hükümetin güvenoyu almasıyla plan ertelendi.
Aynı plan, 12 Eylül sabaha karşı aynı isimle uygulamaya konuldu. Sokaklarda palet ve postal sesleri yükselirken, darbe, 27 Mayıs 1960 Darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olarak tarihteki yerini aldı.
TRT RADYOSUNDAN HARBİYE MARŞI ÇALINARAK İLAN EDİLDİ
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen son askeri darbesi olan 12 Eylül 1980 Darbesi'nin başladığı, cuma günü saat 03.59'da TRT radyosunun İstiklal Marşı ve sonrasında anons yapılmadan, Harbiye Marşı'nın çalınmasıyla ilan edildi. Marşın ardından Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayımlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okundu. İlk bildiriyi 5 bildiri daha izledi.
Resmi açıklamayı ve darbenin gerekçesini ise dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren duyurdu.
Evren, darbenin gerekçesini “… Kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır” sözleriyle açıkladı.
Kenan Evren dışında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan komuta kademesi de darbenin uygulayıcı kadrosunda yer aldı.
HÜKÜMET DÜŞÜRÜLDÜ, TBMM LAĞVEDİLDİ
Darbe ile Süleyman Demirel’in başbakanı olduğu hükümet görevden alınarak, TBMM feshedildi. 1970’te değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türk siyasetinin yeniden tasarlandığı askeri dönem başladı.
13 general ülke genelinde ilan edilen 13 sıkıyönetim bölgesine komutan olarak atandı. Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki bütün derneklerin faaliyetleri durduruldu.
Askeri yönetim, siyasi partileri lağv ederken, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne gönderdi. Siyasi yasaklar başlatıldı.
KENAN EVREN CUMHURBAŞKANI OLDU
Darbeye liderlik eden 5 general tarafından oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu'ya hükümeti kurma görevi verildi ve Bülent Ulusu Hükümeti, 21 Eylül'de göreve başladı.
Darbeden sonraki 3 yıl içinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi. Askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, “güdümlü” yapılan referandumla yüzde 92'lik “Evet” oyu aldı.
12 Eylül 1980-1983 yılları arasında görev yapan Milli Güvenlik Konseyi (MGK), Cumhurbaşkanlığı Konseyi'ne dönüştürülürken, Konsey üyeleri, 6 yıl görev yaptı.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren, MGK'nın hukuki varlığının sona ermesi nedeniyle yaptığı konuşmada, “Huzur içerisinde görevi devrediyoruz, demokratik düzene geçilmiştir. TSK hiçbir dönem ülke yönetimini üstlenmek hevesinde olmamıştır” ifadelerini kullandı.
Halk oylamasında, Kenan Evren cumhurbaşkanı seçildi ve askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, 2010'daki Anayasa değişikliği referandumuna kadar yürürlükte kaldı.
17 YAŞINDA GENÇLER ASILDI
Yönetime el koyan cunta, hem sağdan hem de soldan idam kararları verdi. Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde sol görüşlü Necdet Adalı ve ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nun asılmasıyla gerçekleşti.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Erdal Eren de 19 Mart 1980'ta idama mahkum edildi. 17 yaşındaki Erdal Eren'in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi’nce onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.
Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü yıllarca unutulmadı.
TÜRKİYE’NİN HAFIZASINDA TRAVMA OLARAK KALDI
Askeri yönetim darbe sonrasındaki süreçte milyonlarca kişinin hayatını etkileyen kararların altına imza attı. Darbe döneminde 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişinin idamı istendi.
Yargılanan 517 kişi için idam kararı verilirken, kararların 50'si uygulandı. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, yaklaşık 100 bin kişi, örgüt üyesi olma suçundan yargılandı, 30 bin kişi de “sakıncalı” olduğu iddiasıyla işten çıkarıldı.
İşkence ve faili meçhullerin çokça yaşandığı dönemde 4 bine yakın öğretmen, çok sayıda öğretim görevlisinin işine son verildi. Yüzlerce gazeteci için binlerce yıla varan hapis cezaları istendi. 1000’e yakın film ise sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
MGK ÜYELERİNE YARGILANMA YOLU AÇILDI
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından yürürlüğe giren, “Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı”na dair Anayasa'nın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010'da yapılan referandum ile kaldırıldı.
Daha sonra anayasada yapılan değişiklikle 15. madde yürürlükten kaldırıldı ve Türkiye genelinde çok sayıda kişi ve örgüt, darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkında soruşturma başlatılması için suç duyurusunda bulundu.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturması kapsamında, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında hazırladığı iddianameyi, 10 Ocak 2012'de kabul etti ve Türkiye tarihinde ilk kez bir darbenin sorumluları yargı önüne çıktı.
İddianamede Evren ve Şahinkaya, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” ile suçlandı.
EVREN VE ŞAHİNKAYA YARGI ÖNÜNE ÇIKTI
Evren ve Şahinkaya, ilk duruşması, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde, 4 Nisan 2012'de görülmeye başlanan davaların duruşmalarına, sağlık durumlarını gerekçe göstererek katılmadı. Her iki isim de sonraki duruşmalarda savunmalarını, tedavi gördükleri hastanelerden sesli ve görüntülü iletişim sistemi üzerinden yaptı.
İki komutan, savunmalarında, suçlamaları kabul etmeyerek, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını savundu.
AYM'YE BAŞVURDULAR
13 Şubat 2013'te, dava ile haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulunan iki eski komutan, davanın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine, ”12 Eylül iddianamesinin ve kamu davasının hukuken yok hükmünde olduğunun tespiti” için dilekçe verildiğini ancak mahkemece bu istemin reddedildiğini gerekçe gösterdi.
AYM, Evren ve Şahinkaya'nın başvurusunu, 26 Haziran 2014'te olağan kanun yolları tüketilmediğinden kabul edilemez buldu.
Dava devam ederken, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la birlikte kapatıldı ve dava, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
MÜEBBET HAPİS VE RÜTBELERİN SÖKÜLMESİ CEZASI
Cumhuriyet Savcısı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, verdiği esas hakkındaki görüşte, sanıklar Evren ve Şahinkaya'nın, 765 sayılı TCK'nın “Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler” başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarını istedi.
Evren ve Şahinkaya, Mahkeme Başkanı Oktay Saday'ın açıkladığı hükme göre, “21 Aralık 1979'da dönemin Başbakanı'na verdikleri muhtırayla Anayasa'yı ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan, 12 Eylül 1980'de de cebren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men suçundan eylemlerine uyan 765 sayılı TCK'nın 146/1. maddesi gereğince” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Cezalar, takdiri indirimle “müebbet hapis cezası”na çevrildi.
Davada, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu'nun “askeri rütbelerin sökülmesi”ne ilişkin 30. maddesinin de uygulanmasına karar verildi.
EVREN VE ŞAHİNKAYA ÖLDÜ, DAVA DÜŞTÜ
Kararın ardından Evren ve Şahinkaya'nın avukatı, kararın bozulması istemiyle 24 Haziran 2014 tarihinde Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine temyiz dilekçesi verdi.
Kenan Evren, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde temyiz incelemesi sürerken 10 Mayıs 2015'te tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisinde 98 yaşında, Tahsin Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında hayatını kaybetti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
HABER MERKEZİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.