Selçuklu Salı Sohbetlerinde Dr. Sedat Yüksel’in hatıraları

Selçuklu Salı Sohbetlerinde Dr. Sedat Yüksel’in hatıraları
Konya Aydınlar Ocağı'nın Selçuklu Salı Sohbetleri'nde bu hafta Dr. Sedat Yüksel, yaşamı ve unutulmaz anılarını paylaştı.

İl Halk Kütüphanesi Salonunda gerçekleştirilen programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü hiç bir görüşün ve kurumun arka bahçesi olmadıklarına dikkat çekerek “Gerçek Sivil Toplum Kuruluşu Türk milleti için fikir üretmeli hizmet etmelidir. Bazı tabuları yıkmak, yanlışları değiştirmek zor olsa da biz her tülü fikri hakarete varmadan konuşmaya gayret ediyoruz” şeklinde konuştu.

Aydınlar Ocağı’nın yirmi dokuz yıldır konferanslar dizisine devam ettiğine de vurgu yapan Güçlü, “Milletimize, devletimize borcumuzu ödeme şansımız yok ama ödeyebilmek için gayret ediyoruz. Dr. Sedat Yüksel ile 1982 yılından bu yana, uzun bir mesleki geçmişimiz var. Pek çok hatıra biriktirdi, tecrübe edindi. Bu program vesilesiyle bu tecrübelerden istifade etmiş olacağız” diyerek sözlerini tamamladı.

Daha sonra kürsüye gelen Dr. Sedat Yüksel, çocukluk, talebelik, hekimlik ve siyaset yıllarına dair hatıra ve birikimlerini fotoğraf sunumu eşliğinde anlattı. 1952 yılında İsmail Kasabasında dünyaya geldiğini kaydederek sözlerine başlayan Yüksel, “Konya’ya elli kilometre mesafedeki İsmil; eski Konya gölünün kapalı havzasındadır. Beş kilometre ötesindeki Dervişhan da yapılan kazı halen devam ediyor ve kuzeyindeki Bereket dağında Hitit dönemine ait bulgular elde edildi.

Tarihçi Albert Selçuklu dönemine ait eserinde İsmil’den de bahseder. Hz. Mevlâna, Karaman’dan Konya’ya gelirken ismil’de mola vermiş ve kasabaya dair de bir beyit söylemiştir. Bölge İpek yolu güzergâhında olduğu için zaman içerisinde eşkıya türeyince Yavuz Sultan Selim buraya Türkmen aileler yerleştirerek Derbentçilik görevi vermiştir” diyerek kasabanın tarihçesi hakkında bilgilendirmede bulundu.

Babası Derviş Efendi’nin Huğlu’daki medresede eğitim alıp İsmil de imamlık yapan ileri görüşlü, aydın bir insan olduğunu, İsmail dedesinin on beş sene cephelerde savaştığını ve daha sonra kendisine İstiklâl madalyası getirenlerin, (devlet sana gazilik maaşı bağlayacak) sözüne itiraz edip (Ben para için savaşmadım) cevabını verdiğini anlatan Dr. Yüksel şu şekilde devam etti:

“Köyümde ilkokulu bitirdikten sonra Konya İmam Hatip Okuluna yatılı olarak kaydoldum. Yurdumuz Baruthane civarındaydı. Dr. Hulusi Baybal da yurt sorumlumuzdu. Dört yıllık ortaokul kısmının son sınıfında sınıfta kalınca babam okul değiştirmeme karar verdi ve kardeşim ile birlikte Devrim Okuluna yeniden kaydedildik. Bu sebeple üç yıl kaybım oldu.”

Konya Erkek Lisesinde öğrenciyken, aldığı bir kitap yüzünden okuldan atılma tehlikesi yaşadığını belirten Yüksel, “Babamın ısrarıyla, henüz Lise öğrencisiyken evlendim. Üniversite sınavına hazırlanırken baba olmuştum. Konya’da henüz dershane yoktu. Ben de hanımımdan aldığım bir bilezikle Ankara’ya gidip Konya Yurduna yerleştim ve orda sınava hazırlandım.

Sınavdan bir gün önce yanıma gelen birkaç kişi, deneme sınavlarında en yüksek notları benim aldığımı söyleyerek, (Sınav giriş belgeni kaybetmiş gibi yap. Böylece özel bir sınıfa alınacaksın. Oradaki arkadaşlarımıza da kopya ver) dediler. Ben bu teklifi kabul etmedim. Sınavda bütün sorulara doğru cevap verdim. Çıktıktan sonra, soruların çalındığı ve kasaplarda bile soru satıldığı söylentisi ortaya çıktı.

Neticede bir süre sonra benim Türkiye birincisi olduğum o sınav, sorular çalındığı için iptal edildi. Yani 1973 yılında da Türkiye’de Üniversite sınavlarında sorular çalınıyordu. Bir ay sonra sınav yenden yapıldı ve ben Türkiye otuz üçüncüsü oldum” dedi.

Üniversite sınavında yüksek not alan öğrencilerin o dönemde fakültelere müracaat ederek kaydolduklarını anlatan Yüksel, “Ben de babamla İstanbul’a gidip Cerrahpaşa Tıp Fakültesine kaydolmak istedim ama burayı beğenmedim. Babamın arkadaşı Dr. Niyazi Gün’ün tavsiyesi üzerine Ankara’ya dönüp Ankara Tıp Fakültesine kaydoldum.

1979’da mezun olduktan sonra Karapınar’da muayenehane açıp hizmete başladım. 1982 yılında, Göğüs Hastanesi’nin Tıp Fakültesine dönüştürülecek olması üzerine buraya müracaat ettim ve kurucu hekimlerden biri oldum. Sıkıyönetim dönemiydi ve fakülte için ödenek yoktu. Sanayicilerden yardım toplamaya çıktık. Ben Derbentli Mustafa Efendi ile yardım topladım.

Tıp Fakültesi adına yardım makbuzumuz yoktu, Mimarlık Akademisinin makbuzuyla yardım topladık. Hatta birisi arkamızdan, kestiğimiz makbuzu getirip, (Siz üçkâğıtçı mısınız, bu makbuz başka! Verin para mı) diyerek verdiği yardımı geri almıştı” şeklinde konuştu.

Hekimlere uygulanan rotasyon sebebiyle doğu illerine mecburi tayin olduğunu, ancak eşinin Huğlu Belediyesinde işe başlaması üzerine kendisinin Numune hastanesine görevlendirildiğini anlatan Yüksel, “Türkiye’de yeterli hekim olmayınca biz her sene doğu illerinde bir müddet görev yapardık. Irak-Amerikan harbi sırasında da Sağlık Bakanlığı bizi güneydoğuya götürdü. Yatacak yer yoktu, sokaklarda yattık. Sonra bizi köylere dağıttılar” dedi.

1999 seçimleri sırasında DYP’den ısrarlı şekilde Belediye Başkanlığı teklifi alınca istifa edip Meram Belediye Başkan Adayı olduğunu anlatan Yüksel, “Siyasi hiçbir tecrübem yoktu. Benim zihnimde hayal ettiğimle partide konuşulanlar çok farklıydı. Bir gün bir taziye ziyaretine gittik. Cenaze sahibi bizi görünce (Benim daha önce düğünüm oldu gelmediniz, sünnet yaptım gelmediniz, başka bir cenazem oldu yine gelmediniz de bugün niye geliyorsunuz?) diyerek bizi geri çevirmişti. Güya mevcut Belediye Başkanlarına karşı diğer partiler birleşecekti, olmadı. O adaylık dönemimizde biz de siyasetin bilinmeyen yönlerini görmüş olduk” diyerek sözlerine devam etti.

Vali Ahmet Kayhan döneminde başlatılan eğitime destek kampanyası çerçevesinde, bir okul yaptırmaya karar verdiğini de kaydeden Yüksel, “Aslında ekonomik olarak hazırlıklı değildim ama çok istekliydim. Müracaatım değerlendirildi, araştırmalar sonucunda okul yaptırma talebim olumlu bulundu ve Karatay’da bir yıl içinde okulu inşa edip eğitime kazandırdık. Zaman zaman okula gider eksikleriyle ilgilenirim” dedi.

Hekimlikten emekli olduktan sonra okumaya daha çok zaman ayırdığını vurgulayan Yüksel, “Okudukça, önceleri cahil olduğum hissine kapılıyorum. Hekimlik bir meslekti ve ben işimi en iyi şekilde yapmaya gayret ettim. Ama bugün ilaçların yan etkisinden bıktım. Bitkiler şifa deposudur ve bunu okuyarak, araştırarak öğrenebiliriz.

Mesela sumak neredeyse bütün dertlere devadır. Buğdaydan mamul ekmekte on sekiz çeşit katkı maddesi kullanıldığını da kitaplardan öğreniyoruz ve maalesef içinde çok zararı maddeler var. İnsanların kobay olarak kullanıldığını görüyoruz. Günümüzde bizi bizden çok iyi bilen bir teknoloji ile karşı karşıyayız ve yapay akıllı zekâlara bağlı algoritmalar bize adeta hükmediyor” dedi.

Vatandaşlara; sadece hasta olduklarında değil, öncesinde de her hastalıkla ilgili en iyi hekimi araştırmalarını tavsiye den Dr. Sedat Yüksel “İşini yanlış yapan hekimlerden de korunmak gerek. Bunun için insanların hangi konuda bir hastalık yaşadığında gideceği doru hekimin kim olduğuna dair bilgisi olması lâzım” diyerek sözlerini tamamladı.

Programın sonunda, Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, konuşmacı Dr. Sedat Yüksel’e günün anısı olarak bir kitap hediye etti.

Kaynak:HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.