Kurbağa Yolu

Bugün de okurlarımızdan bize gönderilen ve alıntı olduğunu ifade ettikleri notları paylaşmak istedim.
Çünkü bayağı çoğaldı.
Sitem almayalım
Ama Karabağ zaferinin ardından Ermenilerin yine bildik hainliklerine karşı Türkün çelik yumruğunu bir kez daha vuran Azeri ordusuna dua ederek öyle başlayalım istedim.
Şimdi Karabağ artık fiilen de Azerbaycan'ın bir vilayetidir.
Tek millet iki devlet
Hocalı katliamını yapan Ermenilerin 1988 yılından 1993 yılına kadar Azeri Türküne yaşattığı katliamlar ve tecavüzler Azeri Ordusunun yaptığı antiterör harekatı ile son bulmuştur.
Şimdi Ermeniler ateşkesi kabul etti ve silah bırakıyor. Yakında Azerbaycan ordusu Hankenti'ne ve Hocalı'ya girecektir. Karabağ Ermenileri de fazla zorlamadan sivil bir Azerbaycan vatandaşı olmayı öğrenecekler. En başta da Türkçe öğrenecekler. Hainliklerin vazgeçmeyi öğrenecekler.
Ne diyelim
Müslüman Türk’e düşman olan herkes aklını başına alsın.

***
Cenap Hocam (Prof.Dr. Teoman Şaban Duralıdan alıntılayarak göndermiş.
1977 de karım ve oğlumla bir gemi seyahatine çıktık; İstanbul’dan Mersin’e gidiyoruz. Bir sabah baktım karım güvertede yaşlı bir çiftle konuşuyor. Tanıştıktan sonra beğle ahbap oldum. 1944 de Midilli Adasında Alman subayı olarak görevliymiş. (Ege Adaları II. Dünya Harbi'nde Almanlar işgal edilmişti) Bizimkiler Ayvalık’tan Midilli’nin aç Rum ahalisine gizlice yiyecek yardımı gönderirlermiş. Oradaki Alman komutan buna fena halde içerlemiş. Ayvalık Kaymakamını Midilliye davet etmiş. Kaymakamı alıp Midilli kalesindeki mahzene indirmiş. “Bunlar nedir?” diye sormuş.

“İskelet” demiş Kaymakamımız. “Kimin iskeleti biliyor musun” sorusuna “hayır bilmiyorum” cevabını vermiş.

“Sizin iskeletleriniz, İstiklal harbinde esir aldıkları Türk askerlerini burada aç bırakmışlar. Ölüme terk etmişler. Siz de şimdi bunlara gizlice yiyecek gönderiyorsunuz. Öyle mi? Hadi bakalım yasağı kaldırıyorum; sizi bu hale getirenlere istediğiniz yardımı yollayın” demiş.

Kaymakama “Bak sana bir sır ifşa edeceğim. Kulaklarını iyi aç: Ankara’ya haber uçur, buralardan çekiliyoruz. Öyle ki gelin bize savaş ilan edin. Pekala bizi kovuyor, adaları da işgalimizden kurtarıyormuş görüntüsü vererek” diye de tavsiyede bulunuyor.
Kaymakam döndükten sonra, Ankara’ya İsmet Paşa’ya telgraf çekmişse de Ankara'dan ses seda çıkmaz.
Almanlar sonra tekrar Rodos’tan da buna benzer haber gönderirler. O gün o Alman bana üç adım ötemizdeki Kaş adasını (Meis Adası) gösterip “burası en yakın Yunan toprağına en az altı yüz kilometre uzaklıkta, taş çatlasa Kaş’a bir kilometre. Yüzersiniz kıyıdan adaya. Ama o adayı onlara bırakmışsınız olacak iş mi bu?” demişti.

***
Yazımızı bir hikaye ile bitirelim.
Kaplumbağaya sormuşlar:
"Buradan karşı köye ne kadar zamanda gidersin?.."
Kaplumbağa cevap vermiş:
"Yağmuru, çamuru, rüzgarı, inişleri, yokuşları hesap ettim...
Üç günlük yol ama ben altı günde giderim..."
Altı gün geçmiş...
Ama kaplumbağa karşı köye gelememiş... Aramışlar taramışlar, yolun yarısında bulmuşlar kaplumbağayı...
"️Hayrola?.." demişler...
"Üç günlük yolu altı günde bile gelemedin?.."
Kaplumbağa cevap vermiş:
"️Sormayın arkadaş!.. Yağmuru, çamuru, inişi, yokuşu hesap ettim de, o çocuklarını hesap edemedim... Ne zaman hızla ilerlemeye başlasam tutup ters çevirdiler..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet TURAN Arşivi