Ahmet TURAN
MARMARA DEPREMİ
17 Ağustos 1999 günü seher vaktinde yaşanan ve bu milleti derinden üzen Marmara Depremi’nin üzerinden tam 25 yıl geçti.
Sabah erken saatlerden itibaren televizyon kanalları altyazı ile üzücü haberi duyurmaya çalışırken, sabah saat 07.00 civarında tüm iletişim organları tek haber olarak Marmara Depremi’ni dünya ya duyurmaya başladılar.
Konya Büyükşehir ve merkez ilçe belediyeleri sabah erkenden itibaren bölgeye yiyecek ve çadır ile iş makineleri yardımlarını ulaştırmayı başardı.
İlk günden Konya Marmara’nın yardımına yetişmiş, acıları paylaşmaya başlamıştı.
Bizde gazeteci olarak başta Adapazarı olmak üzere depremin yaşandığı yerleşim alanlarındaki durumu fotoğraflarla haber yaparak acıyı paylaşmak için bölgeye gittik.
Adapazarı’nda Konya Büyükşehir ve merkez ilçe belediyelerinin yardım ekipleri ile iş makinelerinin kurtarma çalışmalarında verdiği emsalsiz desteği gördük. Depremde evleri yıkılan vatandaşlara sıcak yemek ikramı ile barınma çadırları kuran Kombassan Holding ile de gurur duyduk.
O dönem Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Haşim Bayram ile İnsan Kaynakları Müdürü Nihat Abayhan’ın depremzedelerinin yanında yardıma gelenlerin de sıcak yemek yiyebilmeleri için oluşturdukları çadırlarda nasıl mücadele ettiklerini görünce de çok duygulandık.
Evet, bir acı yaşanıyordu ama hayat da devam ediyordu.
Hayatlarını kaybedenler, bir yanda “Kimse var mı” diye bağıranlar, bir yanda binanın altında sıkıştığı yerden kurtulanlar ve kurtulmayı bekleyenler ile diğer yanda mücadele için enerji verecek sıcak yemek arzulayanlar.
Hepsi bir aradaydı.
Hayatımın en zor fotoğraflarını çekiyor, haber için bilgi toplamaya çalışıyordum. Hatta fırsat buldukça röportaj için mağdur ve mazlum duruma düşmüş depremzedelerle konuşmaya çalışıyordum.
İlk fotoğraf karelerim, ön duvarları komple yıkılmış bir site ile V şeklinde ikiye ayrılmış binaydı. İlk röportajım ise cadde üzerinde yerin altına girmiş bir enkazın üzerinde oturan ve adının Mehmet olduğunu söyleyen orta yaşlı beyefendi ile yaptığım söyleşiydi.
Mehmet bey söyleşimizde ailesinden kimseyi kaybetmediğini, ancak zemin katı iş yerimdi dediği ve kendisinin yaptırdığını belirttiği 4 katlı binanın tamamının yerin altına gittiğini anlattı.
Ben binada kullandığı demir ve çimentonun kalitesini sormaya çalışırken bakışlarını bana doğrultarak şu cevabı vermişti. “ Kalın çubuk demir kullandım. Çimentoda belirtilen oranda kullanıldı. Zaten binayı kendim yaptırdım. Çok sağlam diye övünüyordum. Ama yer yarılmış, yerin altına girmiş. Kim bunu engelleyebilir. Kimsenin gücü yetmez.”
Yer yer bazı yollarda ve arazilerde derin çatlakların oluştuğunu gördüm. Allah’ım böyle bir acıyı bu millete bir daha yaşatmaz inşallah.
Çok kötü bir manzaraydı.
25 yıl önce, 17 Ağustos 1999 sabah 03:02'de merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan Marmara Depremi Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedilmişti. Depremde resmi raporlara göre 17 bin 480 kişi öldü, 23 bin 781 kişi yaralandı ve 505 kişi de sakat kaldı.
Biz bir gün sonra Konya ya döndük.
Ama Konya hep oradaydı. 600 bin kişi evsiz kalmıştı. En az bin konut yapmak için Konya Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde bir kampanya başlatılmıştı. Sonraki yıllarda bu konutlar tamamlandı ve sahiplerine teslim edildi.
45 saniyede binlerce ölü ve yaralı verilen depremin ağır sonuçlar doğurmasındaki en önemli sebepler arasında; kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar, gevşek zeminde yapılaşmalar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler gösterildi.
Hayatlarını kaybedenlere Allahı’mdan rahmet diliyorum.
Böyle acıları bu millete bir daha yaşatmaması için de dua ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.