Pembe mavi patiklerin koruyucu meleklerine...
Anneler günü; annenizi mutlu ederken, unutulan anneler üzülmese. Pencere önünde bekleyen yaşlı gözlerde hasret olmasa...
Anne olmak isteyen, olamayan kadınlara, çorak toprak yakıştırması yapılmasa. Bir çocuğun başını okşamak isterken tedirginlik hissettiren, içindeki buruk hüzün, hayallerini yıkmasa...
Evlat kokusu, toprak kokusunu bastırırken, burnun direğini sızlatan hasret olmasa.
Evladını kaybetmiş “anne” sözüne hasret kalanlar unutulmasa...
Anne şefkatine muhtaç olduğu anda, yanağında hissettiği rüzgarın busesi. Annesini kaybetmiş evlatların varlığı görmezden gelinmese...
Can’a can olmak, can’a yoldaş olmak sınırları aşsa. Annelik doğurmakla sınırlandırılmasa.
Tersine dönen dönence de
Anneliğin hazzını doğdu kadında bulanlar.
Annesinin, annesi olanlara annelik nişanesi takılsa...
Doğuranın ana olamadığı gibi
Doğurulanın evlat kalamadığı devir!
İnsan evladı, olmaya çalışılsa...
“Çocuğu doğuran söz anasıdır hamurunu yoğuran öz anasıdır”
Söz analarla, öz analar geleceğe koşulsuz sevgi tohumları ekerek sevgiyi yeşertebilse...
Annelerin, bir gün hatırlandığı, sınırlı kutsanan gün! Abartılardan uzak, gösterişsiz daha sesiz sedasız kutlansa...
Pembe mavi patiklerin koruyucu melekleri, hayallerinizin rengi hiç solmasa...
“Evlat pir olsa da bir anaya muhtaç imiş” sözü kulaklara da küpe olarak takılı kalsa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.