Saim AÇIL
TOPRAK MİKROBİYOLOJİSİ 2
Geçen haftadan devamla bu hafta da toprak mikrobiyolojisinden biraz daha bahsedelim.
Toprakta yaşayan gözle görünür ya da görünmeyen canlıların genel kitap isimlendirmesi toprak faunasıdır. Bunun gözle görünür kısmına makro fauna, görülmeyen kısmına ise mikrofauna deniliyor. Makro fauna yani solucanlar gibi canlılardır. Hepsi yarayışlı olmasa da artık gittikçe azaldıklarını gördüğümüz solucanlar iyi birer toprak öğütücüdür aslında. Toprağın fiziksel ve kısmen kimyasal yapısına da katkı sağlarlar.
Mikro fauna ise ciddi anlamda bir yaşam dünyasıdır. Aynı formdaki bir mikro grubun içerisinde yaşanılan şartlara göre hastalık da oluşabilenlerde gelişebilir, faydalı olanlarda. En basit örneği ise mantarlardır. Toprak havası ve toprak yapısı uygunsa faydali mantarlar, havasız ve gereğinden fazla su bulunuyorsa hastalık yapıcı mantarlar gelişebilir.
Tam da burada asıl dikkat etmemiz gereken şey toprağın fiziksel yapısını iyi tutmaktır. Topraktaki katmanlar literatürde horizon adıyla anılırlar. Toprağın en üst A horizonun 1-12 cm kabul edilirken diğerleri gittikçe derinleşerek anılır. toprak mikro faunası ise en çok toprağın en üst kısmıyla ilk 30 cm lik kısımlarında gelişir ve çoğalırlar. Tüm hayat döngüsünün merkezi onlar içinde su ve oksijendir kısacası.
Toprağın A1 horizonu denilen 10 ve 12 cm lik derinliği ise bu mikro hayatın en yoğun olduğu yerdir aslında. Ve toprağın su tutma kapasitesinin % 45-50 sine ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle havalandırılması, su dengesi iyi topraklar bu mikro hayat için gerçekten önemlidirler.
Sağlıklı bir toprakta “por” denilen hava boşluklarının % 50 sinde bu organizmaların yaşadığı kabul edilir. Bu porların azalması yani toprak boşluk hacminin %30-40 a kadar düşmesi ise ciddi anlamda bu mikro hayata zarar verir.
Bu mikro hayatın kimyasal olduğu kadar fiziksel yaralarından biride yaşam formları ve biçimlerinin sonucu olarak yapıştırıcı ve bir arada tutucu sıvılar geliştirerek toprağa kazandırmalarıdır. Bunu kitaplarda agregatlaşma olarak okuruz. Kıvamında bir toprağın fiziksel yapısı hava su oranı kadar bu organizmaların bir arada tutuculuğuna da ihtiyaç vardır.
Örneğin kök çevresinde yaydıkları sıvılar hem köklerin çalışmasına faydalıdır hem de yaydıkları kimyasallarla o bölgede zayıf oranda da olsa karbonik, sülfürik ve nitrik asit oluşturarak topraktaki kimyasalların çözülmesini ve alınmasını kolaylaştırırlar.
Her canlı hayatını sonlardırdığında yavaş yavaş çürümeye ve gittikçe toprak olmaya başlıyor. Bilinen bir gerçek ama işte bunu yapanlarda bu mikro hayatın parçalarıdır.
Aslında her şey bir kimya ve mikro canlılar zinciri. İnsan nasıl milyarlarca ve gözle görülmeyen bir hücreler bikrimiyse, tüm canlılar gibi toprakta öyledir aslında.
Anızı sürerek gömme ya da hasattan hemen sonra yeşil gübreleme denilen kalan artıkları toprağa karıştırma olaylarında da üreticiye fayda sağlayan şey tamda bu tür canlıların varlığıdır. Kimimizin bildiği kimimizin bilmiyor alabileceği düşüncesi ile, anızların ya da yeşil gübreleme dediğimiz tarlada kalan yeşil kısmın sürülmesinde işimizi kolaylaştıracak bir bilgiyi de sohbetimize ekleyelim.
Yeşil gübreleme ya da anız sürümünden sonra tarlada kalacak100 kg saman başına yaklaşık 700 gram saf azot verecek bir gübre, dekara 250 gram kadar saf fosfor sağlayacak gübre vermek bu artık ve yeşil aksamın daha doğru ve hızlı parçalanması için iyi olacaktır. Bu atılan ilave ve az gübrelemeler bu anız ve yeşil aksamı toprağa karıştıracak mikroorganizmaların besini olacaktır.
İlk besinlerini sizden alan bu mikro canlılar daha hızlı, daha rahat ve başka olumsuz formlara dönüşmeden anızınızı, hasat kalıntılarını verimli şekilde toprağa karıştıracaktır. Küçük bir ipucu daha bırakmak gerkirse bu yaşamın hızlanması ve daha hızlı Azot bağlaması için Mo ile sembolize edilen molibden elementini gübre katkısı olarak kullanmayı ihmal etmeyin. Çünkü molibden (Mo) gübrelemesi toprakta biyolojik olarak bağlanan azot miktarını 4 ile 6 kat arası arttırır.
Ters etki ise ilaçlardan gelir. Rezüdü dediğimiz kalıntı ya da yok olma süreleri boyunca zirai ilaçlar bu yaşam formlarını bozmakta, kötü etkilemektedir.
Aslında bu konuda kitaplar yazılmıştır. Merakı olanlar için internette bile Toprak Mikrobiyolojisi yazarsanız kitaplar, yazılar bulabilirsiniz. Bu anlamda sadece genel bilgi, dikkat çekme ya da birkaç işe yarar ipucu dışında köşe yazılarının yeterli olacağı konular değil kısacası.
Bu canlıların en hissedilir örneğiyle bu hafta ki sohbetimizi sonlandıralım. Bu canlı sınıfında “aktinomiset” adı verilen bir grup vardır. Bunlara bağlı olan ve “spreptomiset” adı verilen alt grubu ıslanınca buharlaşan “geosmin” adında bir kimyasal salgılar.
Biz bu geosmin kokusunu alabiliriz. Geosmin kokusunun bizde ki karşılığı ise “toprak kokusu” dur. Gerisini siz hayal edin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.