
Namık CEYHAN
POLİS OLMAK ÇOK ZOR MESLEK
Her yıl 10 Nisan gününün içinde yer aldığı hafta POLİS HAFTASI olarak çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Bizde tüm emniyet camiasının 180. Kuruluş yıldönümünü en içten dileklerimizle kutluyoruz. Düşünüyorum da Polis olmak çok zor bir meslek. Yine de yaş, fiziki ve sicil koşulunu sağlayan kişilerin kabul edilmesi halinde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan eğitim öğretim merkezlerinde görecekleri süreli eğitim sonucunda polis memuru olabilmektedir. (Bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğü web sayfasından geniş bilgi alınabilir.)
Nitekim, ülkemizde pek çok alanda ön lisans ve lisans mezunu gençler, atanamayan öğretmenler, mühendisler, işletmeciler, ekonomistler, teknisyenler, bilgi işlemciler vb. meslek sahibi gençler için çok önemli bir meslek kapısıdır polislik. Bugün yükseköğretim kurumlarında okuyan ancak sokakta polisle karşı karşıya gelen pek çok genç belki de ilerde polis olup birlikte görev yapacaklar. Kader işte. Esas zorluk terörle mücadele, kaçakçılık, organize işler, çevik kuvvet gibi görev alanlarında sahaya inince başlıyor.
Emniyet teşkilatında en iyi mesai olarak bilinen çalışma düzeni 12-24 sistemi. 12 saat çalışma 24 saat dinlenme şeklindeki bu sistemde polis memuru hafta izni kullanmıyor ve haftada 60 saat çalışıyor. Bundan daha beteri ise 12-12 mesaisi olarak ifade edilen 12 saat çalışma 12 saat dinlenme düzeni. Polislerin kendi arasındaki görev dağılımına göre mesaileri de değişebiliyor. Ramazan ayında sokaklardaki yürüyüşleri bastırmak için görev yapan polis memurlarının, trafiği düzenlemek için çaba harcayan polislerimizin iftar ya da sahurlarını ayaküstü yapmaları bile onların ne denli zor bir görev yaptıklarının kanıtıdır. Allah kolaylık versin.
Madalyonun öteki yüzüne bakarsak; Her yıl polis haftasında manşetlere çıkan “Herkesin Polisi Kendi Vicdanıdır” sloganının devamını düşünüyorum da. Herkesin polisi kendi vicdanı da peki, polisin vicdanı neresidir? Netice de Polisinde bir kalbi ve bir vicdanı var. Eminim ki polislerimiz bazı durumlarda amirlerin emirleriyle kendi vicdanları arasında kalmaktadır. En zoru da vicdanın sızlasa da emiri yerine getirmek olmalarıdır. Özellikle sokak gösterileri sırasında yaşananlarda zorlandıkları kanısındayım.
Örneğin; aslında onu da ilgilendiren maaş artışı, tazminat isteği, 3600 ek gösterge, askerlik borçlanması, Sigorta başlangıcı gibi konularda hak arayışı için yürüyüş yapan, sokakta, iş yeri önünde gösteri yapan işçi ve memurlarla karşı karşıya gelen polisimiz ne yapsın? İnanıyorum ki eylemi vicdanı destekliyor ama emir dağıtın olunca gereğini yapıyor.
Kadına şiddete, kadın cinayetlerinin önlenmesine, erken evliliklere, çocuk istismarlarına karşı farkındalık sağlamak üzere yürüyüş yapan, sokaktaki gösteri yapan kadınların, gençlerin haklı isteklerini hangi insan desteklemez ki? Tabii ki polisimiz de bu konuda duyarlıdır. Ancak emir demiri kesiyor ve gereği yapılıyor.
Gelecek kaygısıyla sokaklara dökülen yükseköğrenim gençliğinin yaratıcı fikirlerine hayran kalsalar da, onların yürüyüşlerini engelleme emri aldıklarında belki de aralarında kendi çocukları dahi olsa gereğini yapan polislerimiz de mutlaka kendi gençlikleri göz önüne geliyordur, belki de bir zamanlar onlarda aynı şeyi yapıyordu. Günümüz gençlerinin arzu ve istekleri önüne durmak zor olsa gerek.
Maden arama, enerji santrali kurulması, imara açma gibi nedenlerle arazilerine yeşil alanlarına el konulan köylülerin topraklarını savunurken yaptıkları oturma eylemi sırasında belki de aralarında kendi anası, bacısı babası kardeşi var olsa da polis ve jandarma aldıkları emirle gereğini yaparken mutlaka vicdanları sızlıyordur.
Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkün. Onlarda biliyor ki; Anayasa'nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlıklı 34. maddesine göre “Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”. Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için yetkili makamlardan izin almak gerekmez. Şiddete başvurmadan yapılan hak arayışları sırasında güvenlik güçlerine düşen görev çevre güvenliğini sağlamaktır. Ki bunu yapmaya çalışıyorlar.
Bu devirde kendimi güvenlik güçlerinin, polisin, jandarmanın yerine koyuyorum ve Rabbime şükrediyorum. İyi ki başka bir meslek seçmişim diye. Gerçekten bu devirde bekçi olmak, polis olmak, jandarma olmak kısacası güvenlik mensubu olmak çok zor ve stresli bir meslek. Netice de bir üst amirden emir alıyorsun ve istesen de istemesen de yüreğin sızlasa da emiri uygulamak zorundasın.
Görebildiğim kadarıyla o anda artık vicdan kalmıyor, hoş görü sabır bir yere kadar. Sabrı taşan polis arzu etmese de elindeki gücünü kullanmak zorunda kalıyor herhalde. Keşke bunun başka bir yolu olsa ki mutlaka vardır. Orantısız güç kullanmadan sorunlara hoş görü ile yaklaşıp, ana baba şefkatiyle davranabilse. Eminim ki bu şekilde davranan amirler ve memurlar çoğunlukta. Toplumda kabul edilmeyen istisnai hareketlerin çok büyük bir camiaya mal edilmemesi gerekir. Emniyet teşkilatımız da bizim göz bebeğimizdir.
Her meslek zordur. Polislik daha zor. Polis de insandır ve vicdanı vardır. Bu toplumun vicdanlı polislere, hoşgörülü güvenlik güçlerine ihtiyacı var. Bu vesileyle görev sırasında hayatını kaybeden güvenlik görevlisi şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar ve hayırlı uzun ömürler diliyoruz. Emniyet güçlerimiz iyi ki varlar. Hep var olsunlar da bizler rahat uyuyalım. Allah yar ve yardımcıları olsun, ayaklarına taş değmesin İnşallah. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.